REMEMBERING
JEAN BAUDRILLARD AND HIS WORLD
Victoria Z. Alexander From the standpoint of reason, the world
is a great disappointment. In its details, however, and caught by
surprise, the world always has a stunning clarity. “World” is a
term that, by my estimation, appears more often than any other in
Baudrillard’s writing. Like many of you I loved the writing and
photography of Jean Baudrillard and I shall no doubt miss them very
deeply as the years pass and they cease to arrive. I will allow
others to eulogize Jean and write his obituaries. In place of an
obituary this paper begins to fathom the world, Baudrillard’s “world”,
after... >>>
KADIN
YÜZYILINA DOĞRU UZUN YÜRÜYÜŞ: PEKİN'DE YÜZ KADIN AÇTI, YÜZ FİKİR
YARIŞTINeşe
Yaşın Devletler
ve sınırlarla uğraşırken öylesine umutsuzluğa kapılmıştım ki, belki
de Pekin'e gidemeyişimin hikayesini yazacaktım. Sonunda pasaportuma
Çin vizesi vuruldu ve kendimi Varşova yolunda buldum… Varşova'dan
bir tren kalkacaktı ve kalktı. İşte ben o trene binen iki yüz şanslı
kadından biriydim!…
Hikaye aslında böyle başlamıyor. Bütün hikayeler gibi bir öncesi
ve öncesinin de öncesi var. ama sekiz gün sekiz gece dünyanın dörtte
birini kateden Pekin Ekspresi'ndeki benzersiz deneyim işte o güneşli
sabahta başlamıştı. Trenin fikir annesi... >>>
CADI VE CADILIK
ÜZERİNEAli
Pekşen Cadılık üzerine düşünmeye başlamak, bizi
çok yönlü bir araştırmaya yönlendirir ister istemez. Bir yandan
tarih ve özellikle inanç tarihi ve siyasal tarih alanına, bir yandan
da antropoloji ve cinsiyet çalışmalarına değin pek çok bağlamda
düşünmeyi ve tartışmayı gerektirir. Hatta günümüzle bağlantı kurmaya
çalıştığımızda popüler kültür bile işin içine girer. Ancak biz meseleye
cadılık anlayışları üzerine giden bir incelemeyle yaklaşmayı deneyeceğiz.
Yapmaya çalışacağımız şey, ortaçağ boyunca kilisenin hışmına uğrayan,
engisizyon kararlarıyla ve şiddet kullanılarak yok edilmeye çalışılan
cadıların kim olduklarını tartışmak ve cadının nasıl tanımlandığı
ve cadılığın ne olduğu sorularına cevap aramak olacak.>>>
WITCHCRAFTwww.rotten.com
The history of witchcraft is as old as the
history of humanity, long and rich enough to fill several books
and as complex as the human soul itself. In light of this, it's
best to approach the topic here as fodder for a series of entertaining
anecdotes which utterly fail to enlighten or inspire. Fortunately,
there is no shortage of lurid tales of well-endowed incubus encounters
with busty free-spirit earth goddesses to support such a quest.
But first, a good faith effort to actually describe the import of
witchcraft to society. Basically, humans have eternally sought to
define their relationship with nature in one of two ways -- harmony
or conquest. Witchcraft is a...>>>
LİV
NE OLDU SANA? Can
Başkent Erken Theatre of Tragedy hayatımın
gruplarındandır. Fakat, grubun son yıllarda kaydığı mecra pek de
ilgimi cezbetmiyor. Zira "Velvet Darkness They Fear" gibi
etkileyici, arabeskçilerin dediği gibi "damardan" bir
albüm, tüm mürit kitlesiyle birlikte benim de, gruptan beklentilerimi
insan algısının en üst sınırlarına dek çıkarmıştı. Ama en sonunda
beklenen oldu, grup, biraz önce de değindim, benim müzik beğenim
anlamında tuhaf mecralara kaydı.Theatre of Tragedy'yi gotik
müzik çevrelerinde bu kadar vazgeçilmez kılmış olan en önemli faktör,
aslında grubun sahip olduğu kadın vokaldi: Liv Kristine. Norveç
fiyordlarının ferah serinliğine sahip endamı, platin rengi saçları,
İskandinav göklerinin asla sahip olamayacağı...
>>>
BUDACI
TUTUMBİLİM (İKTİSAT) ve TOPLUMSAL BARIŞ Dr.
Ulaş Başar Gezgin Budacı tutumbilim/ tutumyapı, üç açıdan
ele alınabilir: Birincisi, iki temel tutumyapı dizgesine alternatif
olan bir kurtuluş öğretisi olabilir (economy). Ikincisi, tutumbilimsel
düşüncede yeni ufuklar açan; tutumbilime, yeni çözümleme araçları
kazandıran, bu alanın odağını değiştiren ve mercekleriyle oynayan
bir düşünce dizgesi olabilir (economics). Üçüncüsü, 2500 yıldır
uygulanagelen bir yaşam düzenleyicisi olarak -ki bu özellik, dinlerin
ve genelde düşünsel akımların üç-beş temel ögesinden biridir-, girdiği
yeryapıdaki (coğrafya) toplumsal kurumları yeniden biçimlendiren,...
>>>
DİN
FELSEFESİ YAZILARI 5: TELEOLOJİK KANITLAMALARA GETİRİLEN FELSEFİ
VE BİLİMSEL ELEŞTİRİLER Ali
Rıza Arıcan Teleolojik kanıtlara getirilen
eleştiriler bir kaç ana noktada özetlenebilir. Bunlardan birincisi
İskoçyalı filozof Hume tarafından ortaya atılan, sadece din felsefesinde
değil, aynı zamanda bilim felsefesinde ve etikte de etkili olan
tümevarım yönteminin eksik yanlarıdır. Hume’a göre tümevarımsal
bir çıkarım her zaman için yanlışlık payı taşır. Çünkü nedensellik
dediğimiz ve üzerine bilimi inşa ettiğimiz yasa –varsayım- tam anlamıyla
bir yasa değildir. Kant’ın Newton’un bilimsel bulgularının da etkisiyle
‘sentetik’ ve ‘a priorik’ diyerek özel bir konuma yerleştirdiği...
>>>
ÇOK
YAŞASIN EMEKLİ ALBAYLARI Bora
Ercan Lise son sınıftaydım. Bir de baktık yeni bir ders
konmuş. Adı “milli güvenlik”.
Tam o sıralar seçmeli din dersi de zorunlu olmuştu. Yani bugünün
oluşumu için hazırlıklara o dönem başlanmıştı. Milli güvenlik dersi
öğretmeni emekli bir albaydı. Biz başta ciddiye almamıştık. Dikkat
komutu çekiliyor, biz kıkır kıkır, adam sert bakıyor, sivil hayatla
askeri hayat arasında nasıl denge bulsundu albayımız onca yıl emir
komuta zincirinin halkalarından biri olduktan sonra.Biz nereden
bilebilirdik ki bu dersin bugünlere kadar binlerce gencin zamanını
ve enerjisini çalacağını, zihinlerine militarist tohumları atacağını?
1990’ların başında tarih ve coğrafya saldır... >>>
ATA’NIN
ANLAM EVRENİNİN SORUNSALLARIDr.
Kubilay Akman Birçok sanatçı için kendine yeni bir sanatsal
anlam evreni ve özgün bir üslûp yaratmak, yıllarca süren yorucu
çabaların temel amacıdır. Kimileri buna yaklaşır, kimileri için
bu uzak bir hedeftir, çok azı ise bunu başarıyla gerçekleştirebilir.
Mustafa Ata, 70’ler ve 80’ler boyunca içinde bulunduğu arayış süreçlerinde,
farklı boylamlarda kendine böyle bir dil yaratabilme gücünü gösterdi.
Bir yandan Türkiye’nin ve dünyanın sosyal/siyasal meselelerine duyarlılıkla
yaklaşırken diğer yandan semboller, soyutlamalar ve kişisel kurgular/düşlerle
örülmüş bir resimsel soluk geliştirebildi.>>>
RAHİBENİN
ŞARKISI BİTİNCE!... Emirhan
Oğuz Amerikan sivil haklar hareketi aktivistlerinden
MedgarWileyEvers’in bir kitle gösterisi
dönüşü evinin yakınlarında öldürüldüğü yıl ABD’de kayda değer gelişmeler
yaşanır. Yerel oligarşinin önemli simalarından ve ırkçı etkinliklerin
örgütleyicisi katil ByrondelaBeckwith,
cinayet silahının bulunması ve diğer açık kanıtlara karşın, tamamı
beyazlardan oluşan jüri tarafından suçsuz bulunup salıverilmiştir.Evers
cinayeti radikal Siyah hareketin hız kazanmasına yol açarken, başka
olaylarla birlikte yüzyılın son kırk yılının çehresini değiştirecek
gelişmelerin de tetikleyicilerinden biri olacaktır....
>>>
OSMAN
MURAT ÜLKE'NİN IPPNW ÖDÜL TÖRENİNDE YAPTIĞI KONUŞMA Osman
Murat Ülke Evet, IPPNW tarafından bu ödüle layık görüldüm.
Bu benim için büyük bir onur. Sadece kendim olmaya çalışırken ve
bu kendilik halinin de gereği olan toplumsal ve politik etkinlik
inşa etme çabası içindeyken onurlandırılmak haliyle hiç aklımdan
geçmedi. Ama yıllar içinde, farklı farklı düzlemlerde, dayanışma
içinde, aslında bunu hep yaşadım ve her insan dayanışırken öncelikle
kendisine iyilik etse de, ben çok iyilik ve yakınlık gördüm. Bunun
için yakın ve uzak çevremde birçok insana borçluyum, ya da daha
doğru bir ifadeyle, minnettarım. Birçoğunuz bu akşam buradasınız.
Gündelik yaşam içinde bunu başarmak her zaman pek kolay olmuyor
ve şimdi bundan kolayca sıyrılma niyetinde de değilim, ... >>>
ULUSLARARASI
VİCDANİ RET KONFERANSI: İZLENİMLER VE DUYGULAR Can
Başkent Umudunuz azaldığında,
en iyi yöntem, umudunuzu kendiniz yaratmaktır. 27 - 28 Ocak 2007'de
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde, İnsan Hakları Derneği İstanbul
Şubesi'nin düzenlediği Uluslararası Vicdani Ret Konferansı, Türkiye'de
bu konuda yaratılan umudun ve yükselen politik hareketliliğin ve
kararlılığın önemli halkalarından biri oldu.Konferans, oldukça geniş
bir ekip tarafından düzenlendi. Konferansın çağrıcıları uzun bir
liste oluşturmakta: Nebahat Akkoç, Ercan Aktaş, Ayşe Gül Altınay,
Murat Belge, Ayhan Bilgen, Tanıl Bora, Suna Coşkun, Özgür Heval
Çınar, Melek Göregenli, Osman Cihan Hüroğlu... >>>
YAŞAM
'COACH'U!.... Osman
Hokelek Havaalanında bekliyorum öyle. Yine sis var, bekletiliyoruz.
Elimdeki gazeteleri basıldıkları matbaalara varıncaya kadar okudum.
Vakit öldürüyoruz öylece. O an biri içtiğim suyun sertlik derecesini
sorsa ezbere söylerim; elimdeki şişenin etiketini dahi, geri dönüşüm
isareti olup olmadığına varıncaya kadar inceledim. Olacak gibi değil.
Anons ha geldi ha gelecek diye de dışarıya çıkmıyor, bekliyorum.
Terminalin internet bağıntısı da sunan kafetaryasına oturdum. Açtım
ekranı, gazetelerin internet sayfalarına bakıyorum. Sabah gazetesinde
bir haber:... >>> ODTÜ
TARİHÇE- 2 ÇALIŞMALARI (1980
- 2000)-
SEÇME YAZILAR >>>> ERTUĞRUL
KARAKAYA'YI ANIYORUZ...
İzinsiz Gösteri >>>
ÇIPLAK
MODEL, GORBAÇOV, VS.Gül
Büyükbay (Sayı
97) 95'in bahar aylarıydı. Üçlü Anfinin altındaki
resim atölyesine ilk kez çıplak model gelecekti, aramızda para toplayıp
Gazi Üniversitesinde bu işi yapan insanları davet ediyorduk. Bu
biz seçmeli resim öğrencileri için önemli bir gündü, ama bir yandan
da Gorbaçov’ un spor salonunda konusma yapacağı ilan edilmişti.
>>>
ODTÜ’DE
BAHAR Bora
Ercan(Sayı 83) Bahar dönemi eylemlerle açılırdı. Gerek üniversite
harçları gerekse servis sorunu gibi nedenler ilk eylemlerin odağını
oluştururdu. Sonrasında 16 Mart Katliamı, Nevruz, Kızıldere katliamının
yıldönümünde de bazen kitlesel bazen nokta eylemler yapılırdı. Bu
eylemler baharın getirdiği coşkuyla 1 Mayıs’a hazırlık gibiydi.>>>
SU
EYLEMİ Dilek
Koçal(Sayı 79) Evde eskileri karıştırırken, ODTÜ
günlerinden kalma birkaç yazı/bildiri karşıma çıktı. İşte aşağıdaki
bildiri de onlardan biri. Ne yazan arkadaşıma ulaşabildim, ne de
şu an hala görüştüğüm ODTÜ'lülerden eylemin olduğu gün yurtlar bölgesinde
olan ya da eylemi hatırlayan birini bulabildim. >>>
ODTÜ
ORYANTASYONU
Nurettin
Çalışkan (Sayı 47)
Eskişehir yolu üzerinden ODTÜ’ye girişte, sağ tarafta devasa bir
heykel bulunur. Bilim ağacı olarak adlandırılan heykel önceleri
kampus içinde ağaçların arasında görünmez bir yerde iken, 90’lı
yıllarda şimdiki yerine konulmuştur. Sol tarafta ise kocaman kahverengi
taşlarla örülmüş bir duvardan set ve bu setin...
>>> ODTÜ'DE
BAĞIMSIZ ÖĞRENCİ HAREKETLERİ Bora Ercan (Sayı
59) 1980 sonrası sonrası gençlik
ve öğrenci örgütlenmesi giderek artan baskılar nedeniyle büyük zorluklar
altında yapılmıştır. Oluşumların yasal olması dahi polis baskı(n)larını
engellemiyordu, değil yönetici olmak derneğin bir üyesi olmak bile
neredeyse bir cesaret işiydi. Her ne kadar Türkiye'nin diğer üniversitelerin
...>>> BEKİR
HARPUTLU İLE BİR KONUŞMA (1974)
(Sayı 67) "Amacımız çok yönlü. Önce ODTÜ'lü öğrencilerin Türk
yurdunu, Türk halkını, onun sorunlarını, kaygı ve korkularını, yaşayış
biçimini öğrenmesi, Türk halkını işlerin başında, çiftini sürerken
ya da madenine girerken gidip görmesi, sözün kısası Türkiye'de üretimde
çalışanların çilesini bilmesi, tanımasıdır. >>> BAKKAL,
MUHTAR VE BALGAT'TA BİR AMERİKA'LI Ayhan
Ayteş
(Sayı 53)
Tosun B. 1950'lerin Balgat'ına ilişkin gözlemlerini aktardığı araştırmasının
ilk gününde muhtara köyün en yoksuluyla konuşmak istediğini söyler.
Muhtar ona isterse çobanla görüşebileceğini ancak çobanla yapacağı
bu görüşmeyi Tosun B. ye tahsis edilen odada yapmasının mümkün olmadığını
söyler. Çünkü bu ...
>>>
ODTÜ
TARİHÇE ÇALIŞMASINA YÖNELİK BİR ÇAĞRI Ali
Pekşen (Sayı 41) Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin
1980-2000 yılları arsındaki dönemini, kişisel yaşantılardan ve deneyimlerden
yola çıkarak anlatmaya çalışan, bir tür öznel tarih yazma çabası
olarak nitelenebilecek ODTÜ TARİHÇE: 1980-2000
adlı kitap çalışması, ilgili kamuoyuna duyurulduğundan beri ne yazık
ki .... >>>
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan
ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz.