SAYI 137 / NİSAN 2007

 

YAŞAM 'COACH'U !...



Osman Hokelek






Havaalanında bekliyorum öyle. Yine sis var, bekletiliyoruz. Elimdeki gazeteleri basıldıkları matbaalara varıncaya kadar okudum. Vakit öldürüyoruz öylece. O an biri içtiğim suyun sertlik derecesini sorsa ezbere söylerim; elimdeki şişenin etiketini dahi, geri dönüşüm isareti olup olmadığına varıncaya kadar inceledim. Olacak gibi değil. Anons ha geldi ha gelecek diye de dışarıya çıkmıyor, bekliyorum. Terminalin internet bağıntısı da sunan kafetaryasına oturdum. Açtım ekranı, gazetelerin internet sayfalarına bakıyorum. Sabah gazetesinde bir haber:

“….Düzenledikleri günlerde dedikodu yerine terapi yapan kadınlar yaşam koçu Aşkım Kapışmak'la birlikte börek çörek yiyip, sorunlarını çözüyor.. “

Benim aklım her ne kadar adı geçen şahsın adına takılmış olsa da asıl kilitlendiğim nokta ‘Yasam Koçu’ tanımlaması oldu.

Aklımı orada saklı tutup haberin devamını okumak için tıkladım. Bir fotograf:

Sekiz kadının hepsinin birden ellerini kavuşturmuş vaziyette oturmus oldukları üç  parçadan oluşan kırmızı deri koltuk takımını satsalar yeni bir ev alınır. Buradan grubun sosyo-ekonomik düzeyini varın siz düşünün.

“Kadınların tümü, o erkek konuşmaya başlayınca susuyor, o anlattıkça kafalar sallanıyor. Adam tek tek kadınları dinliyor, sorularına yanıt veriyor. Çünkü onun işi bu; o bir yaşam koçu ve kadınlara 'gün'lerde toplu terapi yapıyor.”

Profesyonel olarak ruh sağlığı açısından insanların ihtiyaçlarını giderecek olan kurum ve kişilere kuşkusuz ki ihtiyaç vardır ve bunu önemserim de ayrıca, ama haberde anlatılan ve fotoğraftaki görüntüden ortaya çıkardığım düşünce, stres (gerilim) gibi hallerin çağımızda suni tanımlamalarla adlandırılıp, asıl tedavi edilmesi gerekenin insanların işsizlik, konut edinme, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, şiddetli geçimsizlik, günlük  yaşamı idame ettikleri toplumun sosyal ihtiyaçlarının karşılanması, düşünce serbestliğine getirilen sınırlamaların kaldırılması gibi vs..vs…sorunlar olduğudur. Bu sorunlara sahip bir kişinin de ruh sağlığındaki olumsuz seyirden ötürü konu ile ilgili profesyonel kişilere başvurması, onların yardımı ile iyileştirme ihtiyacı hissetmesi normal ve gereklidir.

E, iyi birşey valla diyorum kendi kendime. Buradan bir kötülük gelmez. Fazla da önemsemiyorum, haberin yarısındayım daha, baska bir sayfaya geçeceğim ki o da ne, haberin devamı var:

“Öte yandan sadece kadınlarla değil, eşleri ve çocukları ile de iyi iletişim kurduğunun altını çizen Kapışmak toplantılardan sonra gerekirse; çocuk ve eşlerle de görüşüyor, birlikte aktivitelere de katılıyor: "Onlarla birlikte yemeğe ya da sinemaya gidiyoruz. Kadınların ne istediklerini de kocalarına da anlatmaya çalışıyorum." Kadınlar ise hayatlarındaki olumlu değişimden çok memnun. Eşleri ve çocukları ile artık daha iyi bir iletişim kurduklarını anlatan kadınlar, eşlerinin de bu durumdan hoşnut olduğunun altını çiziyor. Hepsinin birleştiği ortak görüş ise özetle şöyle: "Dedikodu yapacağımıza toplu terapi yapıyoruz!"

Bu kısmı okuyunca yukardaki fotoğraftan daha farklı resimler şekillenmeye basladı  kafamda. O an kendimi de düşünüyorum, insan ne mükemmel bir mekanizma, nasıl bir işletimci taşıyoruz bedenimizde diye. Okuduklarım birer veri gibi sanki. Bilgisayar işlemcisi gibi beynim almış oldugum bu veriyi daha once almış olduğum diger verilerle karşılaştırıyor. Dijital bilgiler, fotoğraflar salisenin binde birinde bir hizla akıyor sanki ve her karşılaştırmada başka bir resim şekilleniyor kafamda. Muzırlık işte.

Hani haberdeki Aşkım Bey bir terapist olarak sunulsa bunlar olmayacak, bende burada bunun için sizin vaktinizi çalacak birşeyler yazmış olmayacağım belki ama O bir terapist olarak degil ‘Yaşam Koçu’ olarak tanıtılıyor haberi yapan kadın gazeteci tarafından. Belki de Aşkım Bey kendisinin boyle tanımlanmış olmasını istedi, bilemem…

Kafamdaki veri taraması ve karşılaştırması tamamlanınca elde edilen çıktıda şunlar gözüküyor:

Düşünsenize, Aşkım Bey kadınların eşleri ile de görüşüyormuş ya arasıra, eşi ile sorunu olan kadının kocasi iş yerindeyken sonucu merak eder ve telefon açar Yaşam Koçu’na:

-Koç’um!
-Buyur abi…
-Yengen nasıl bugün?
-Valla abi, geçen haftakinden daha iyi.
-Eve gelirken çiçek almam işe yaradı yani diyorsun!?
-Öyle de abi, arasıra da bi yemeğe falan çıkarsan…
-Şımarmasın sonra…!???

Hadi buyrun… Yaşam Koçu’sunuz ve müvekkiliniz mi diyeyim artık, müşteriniz mi, hastanız mı ne ise, size böyle bir şey söylüyor: Şımarmasın sonra…!??? Olur mu olur.. Bu noktada bence artık Koç’un yapacağı birşey yoktur.


Yukarıda aklıma gelmiş malum sebeplerden ötürü intihara yeltenmiş bir kişi düşünün, köprünün demirlerine tutunmuş, ha atladı ha atlayacak. Olmuyor mu? Oluyor:

-212 Merkez…malum şahsın yanındayız efendim. Tamam.
-Sorun bakalım, Yaşam Koçu var mıymış şahsın. Varsa bulunup mahale getirilsin hemen. Tamam.
-Anlaşıldı efendim. Tamam.

Memur Bey sorar:
-Bilader, Yaşam Koçu’n var mı senin?
-Var da, tatile çıkmış i…!...

Ne olacak şimdi? Halbuki Yaşam Koçu o an orada olsa…

Birbirimiz ile iletişim için arada bir üçüncü kişiye böylesine ihtiyacımız var sanki. Haberde Yaşam Koçu öyle bir anlatılmış ki adeta bir nevi arabulucu rolü oynuyor. Evdeki çocuğa ilk ve mütemadiyen verilmesi gereken şey sevgi olunca hala ihtiyaç  duyulur mu bir üçüncü kisiye, ya da ne kadar duyulur?

Yolculuğumun başından sonuna kadar yaşamış olduğum gerilim ve aradan geçen bu uzun süre içerisinde alkol alıp da sigara içememiş olmanın verdiği rahatsızlık yüzüme yansımış  olmalıydı ki beni karşılayan dostum, “Ne lan bu halin!” diye sordu. Eve doğru giderken,  yolda sahip olduğum sorunlar da dahil olmak üzere birtakım şeyler konustuk ve nihayetinde eve vardık. İnceden gelen bir incesaz müziği eşliğinde mükellef bir sofranın başına oturduğumuzda, sorunlarımı dinlemiş olan dostum kadehini bana doğru uzatıp, “Amaaaan be abi, takma kafana!” dedi.

Koç’um benim!...

Bazen değil çoğu zaman budur hakikaten de. Bir arkadaşınızın, bir dostunuzun, “Takma kafana!” demesidir “Yaşam Koçluğu” aslında. Böyle bir dostun yanınızda olduğunu hissetmektir.

Koç’larım benim!...

 

 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz