SAYI 43 / 1 HAZİRAN 2005

 

KIYAMET BİLGİSİ VE MARDUK

Gürkan Haydar Kılıçarslan




ÖNLAF:

İzinsiz gösteri’nin Mart sayısında yer alan “Deccal” başlıklı yazıdan hemen sonra –şans bu ya- Papa’nın ölümüyle beraber Türkiye basınının bir bölümünde yaşanan ve çoğu da haddinden fazla gülünç olan ezoterik salgın aşağıda okuyacağınız yazının ve “Deccal” başlıklı yazının yazarının gözlerinden kaçmamıştır. Son tahlilde hal ve gidişatımıza pratik bir faydası olmasa da “izinsiz gösteri”nin gündem belirlediğinin kanıtlarından biri olan bu olguyu milli fenomenolog okurlarımıza, özellikle ezoterizmde sınır tanımayarak çoğu batıl ve hurafe Hıristiyan kültürü ve inanışlarını halkımızın en önemli ihtiyacı zannederek her zamanki gibi “mahallenizin salyangozcusu” işlevini hakkı ile yerine getiren basınımızın ezoterizmin önde giden organları Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Akşam gibi gazetelerimizi ve onların türevleri ile integrallerini “Deccal”e havale ediyorum.

KIYAMETE GİRİŞ:

Yaz yaklaşıyor. Her yaz olduğu gibi bu yaz da kimi insanlar çeşitli tatil beldelerine gidecekler ve tatillenip evlerine dönecekler. Kimi insanlar ise fırsat ya da olanak bulamayacak çöl sıcaklarına maruz kalacak çalışamayan veya çalışmayan ya da tatillere çıkmış insanların yaratacağı üretim ya da hizmet boşluklarını doldurmaya çalışacaklar.

Peki bu girizgahın “Kıyamet” ile ne ilgisi var? Şimdilik hiçbir ilgisi yok gibi ama biz yine de devam edelim. Sabırlı okurlar kıyametin ne zaman kopacağını bu yazı bitmeden öğrenecekler.
……….

KIYAMETİN GELİŞİMİ:

İnsanlık kuruldu kurulalı bir inanış veya kabulle bir arada yaşar. Bu inanış ya da “iman” neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir ve inançlara inanılırsa insanlık tarihinden bile eskidir. Kıyamet, basit olarak dünyanın sonudur. Kimilerine göre sadece dünyanın sonu değil, evrenin sonudur. Bilinen evren artı eksi beşyüz milyon yıl olmak üzere 16 milyar ışıkyılı çapındadır. Ve aslında bulunduğumuz andaki gerçek çap, hiç kimse tarafından bilinmemektedir ( Aslında bilinmemesi de yürürlükteki fizik kanunları gereğidir. Ne zaman yeni kanunlar gelir, o zaman elbette evrenin boy ölçüsü yeniden alınır. )

Kimi teorilere göre evren sayısız yıldız barındırdığı kadar sayısız “karadelik” te barındırmaktadır. Karadelikler basitçe yayımladığı ışığı bile ürettiği çekim kuvveti ile yaymaktan vazgeçip yutmaya başlayan kimi yıldız eskileridir ve teoriler ışığında karadelikler evrenin seri katilleridir. Çünkü kendi ışığını bile affetmeyen bir yıldızın civarındaki başka yıldız ve gezegenlere nazik davranmayacağı ortadadır. Bazı teorilere göre sayısız karadeliklerden bir tanesi dünyanın bir tayfası olduğu güneş yıldızı sisteminin yüzdüğü yörünge üzerinde bir yerlerdedir. Güneşin bir karadelik ile tanışması kesinlikle trajik olacağı için böyle bir olasılık her ne kadar evrenin olmasa bile gezegenimiz ve eğer başka yerlerde yaşayan yoksa insanlık ve diğer canlı cansız türleri için “kıyametin” ta kendisidir.

Elbette “Kıyamet” teorileri sadece galaktik ölçüler ile sınırlı değildir. Gerçekte daha birkaç on yıl öncesinde çok daha derinden hissettiğimiz ve bugün gönül rahatlığı ile ucuz roman endüstrisi tarafından kişisel boyutlarda dahi kullanılagelen şehirlerin atom bombası ile yokedilmesi ise bir başka kıyamet senaryosudur. Dünya gezegeni “Pandora’nın Kutusunu” açmakla kalmamış, kafasını kutunun içine öyle daldırmıştır ki, kişisel atom bombaları bile romanlara mevzu olup kıyamet gibi okunur olmuştur ( Gerçek dünya ile Uydurgitsin dünyası oldukça farklıdır. Bir şehri ortadan kaldıracak nükleer bomba ile elbombası arasında dünya kadar fark vardır.)

Kıyametçilik nedir, ne değildire girmeden önce Kıyametçiliğin tarihi gelişimine kısaca göz atmakta fayda vardır. Böylelikle “kıyametin gelişinin çarşambadan belli olduğu” rahatlıkla anlaşılabilir.

Dünya üzerinde dini olguları çoğunluğu varsayımlara dayalı temellendirmelerle “ilahi mesaj” olmadıkları ve insani haller oldukları yönünde başta kendilerini ve elbette civarlarını aydınlatmaya çalışan ciddi bir materyalist, ateist, agnostik ve olgucu kitleye rağmen, dünya nüfusunun ezici çoğunluğu için bilimsel olguların tamamı dini olgular da gizlidir. Bu nedenle taraf tutmaksızın ve olabildiğince nesnel kalmak tarih yazanların birinci önceliği olmalıdır. Elbette bu öncelik bugüne dek tarih yazanların binde dokuzyüzdoksanyedisi tarafından uygulanmamış, bırakalım onbinler yıl öncesini günümüzün olguları üzerinde bile şiddetli karşıtlıklar yaşanagelmiştir ( Sözgelimi, 11 Eylül neden oldu? Kim Yaptı? Ya da Afganistan’ın Taliban’ı tek dişi kalmış canavar medeniyetimiz uğruna mı yoksa kontrolsuz haşhaş üretimi uğruna mı alaşağı edildi? Aynı eğilimin alaşağı ettiği 80 öncesi solcusu Ecevit iktidar denemeleri gibi …Ve kuşkusuz sayısız benzerleri gibi….)

İşte bu nedenle tarihin belirli dönemlerinde meydana gelmiş çeşitli olağan afetleri “Tanrı Gazabı” saymaktan mı dinler gelişti ya da her kelimeyi öğrenmiş bir Adem’in Habil ve Kabil adlı oğullarının kavgaları yüzünden mi ilk ve tek din değişmeye başladı da sürekli tazelenmesi gerekti, bu tartışmaların yeri elbette burası değil. Fakat şurası bir gerçektir ki daha insanlar varolmadan dünyaya düşüp yüzmilyonlarca yıl yaşamış dinozor milliyetçiliğini fosillere gömen göktaşı dinsiz imansız bir dünyaya nasıl kıyamet olmuşsa, ki bu kıyametin faydası olarak memeliler derin bir nefes almışlarsa ve hatta meydan insanlara kalmışsa, aynı şekilde “yaratılmış bir insan” da karşılaştığı ilk büyük depremi ya da kasırgayı doğal olarak “kıyamet” ile ilişkilendirmiş olmalıdır.

Bütün göksel kutsal kitaplar dünya hayatının sonsuza kadar “el bebek gül bebek” sürmeyeceğini ve eninde sonunda “Kıyamet” ile noktalanacağını kuşkuya yer bırakmaksızın ilan etmişlerdir. Hattızatında göksel olmayan dini ya da gizemci eğilim ve yaklaşımlar da ister birbirlerinden etkilenme diyelim, ister başka gerekçeler bulalım aynı mutlak sonu “müjdelemişlerdir.”

Kıyamet, tüm kutsal kitapların en önemli ve gözde konusudur. Bu konuda İncil’in önemli bölümünde ve elbette özellikle Esinlemeler’in tamamında dünyanın son zamanları ve Kıyametin kendisi etraflıca anlatılır. Tıpkı Kur’an’da verildiği üzere “Sur’a üflenme” İncil’de de yer alır. ( Türkiye Halkı geçtiğimiz Nisan ayında basınımızda yaşanan “plastik ve ezoterik fırtına”dan dolayı İncil ve Tevrat hakkında hakkında benden daha fazla bilgi sahibi olduğu için konuyu daha fazla açımlamaya gerek olmadığını düşünüyor, sadece Kur’an’dan birkaç örnek vermekle yetiniyorum.)

Kur’an’da “Kıyamet” sözcüğü sanılanın aksine çok değil, sadece 70 kere geçer ve gerçekte “Kıyamet” sadece “yokoluş” değil, aynı zamanda “yeniden dirilme” anlamını da içerir. Kıyamet hakkında yer alan ayetlerden bazıları aşağıdadır.

“Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!” (Hac,1)
“İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, kadar hep şüphe içindedirler.” (Hac,55)
“... O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.” (Hicr,85)

“Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür.“ (Zümer, 68)
“ Kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir...” (Hac,1-2)

“ Gökyüzü yarıldığı zaman,Yıldızlar döküldüğü zaman, Denizler birbirine katıldığı zaman, Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, “ (İnfitâr, 1-5)

“ Güneş katlanıp dürüldüğünde, Yıldızlar döküldüğünde, Dağlar yürütüldüğünde, Gebe develer salıverildiğinde, Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde, Denizler kaynatıldığında, Ruhlar birleştirildiğinde, Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda, ‘Hangi günah sebebiyle öldürüldün?diye’. Defterler açıldığında, Gökyüzü sıyrılıp alındığında, Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında, ”(Tekvir, 1-13).

KIYAMETİN ALAMETLERİ:

Kıyamet Alametleri’nin özellikle “Büyük” olanlarından bazıları Kur’an’da bildiriilir. Pekçoğu ise “Küçük” olmak üzere hadislerde etraflıca bildirilir. Bunlardan bazıları diğer dinlerin öngördükleri ile de uyuşur.





Küçük Alametlerden bazıları;

1. İnsanların yüksek bina yarışında birbirlerini gözlemeleri ( Malezya’da ki gökdelenlere karşılık New York İkiz Kulelerinin yerle bir edilmesi belki bu alamete refere edilebilir belki.)
2. İnsanların ölümü dilemeleri ( Ötenazinin ve Kürtajın yasallaşması ile İntihar oranlarının yükselişi bu alamete refere edilebilir.)
3. Fırat sularının çekilmesi ve nehirden altın çıkması ( Kimi yorumlara göre bu alamet GAP ve oradan üretilen elektriğe refere ediliyor, fakat burunlarını Batı illerinden ayırmayanlar bilmez ki Doğu ve Güneydoğu kentlerinin pekçoğunda 21. yüzyılda 220 Volt elektrik bulmak olanaksızdır, bu satırların yazarı Van ilinin Erciş ilçesinde 80 -90 voltluk geceleri dört beş adet kesinti ile beraber bir yıl müddetince tecrübe etmiştir. Bu nasıl bir altındır? Eğer bu alamet doğruysa umarız ki alamet GAP değil bizzat hakiki altındır ve kuzey Fırat’ta çıkar da ele Araba Coniye gitmez.... Türkiye de en azından kıyamete çeyrek kala zengin bir ülke olur. Asgari ücret artar. Millet ekonomi düzeldi hikayelerini kahvehanelerde dinlemekten kurtulur. Vesaire…)
4. Yahudinin Müslümanla Savaşması, Müslümanların Yahudileri Öldürmesi (Oldukça Streotip bir alamet olmakla beraber Yahudilerin Hıristyanlar tarafından öldürülmeleri yetmezmiş gibi bir de bu olasılık bir parça can sıkıyor, öte yandan bu hadisin 1945 ya da Altı Gün Savaşı’ndan sonra üretilmiş bir alamet olduğunu düşünmemek te elde değil.)
5. Cinayetlerin Çoğalması, Fitnelerin Zuhur Etmesi ( Bu alamet, gerçekte tüm zamanların alametidir. Çünkü insanlık tarihinde cinayetlerin çoğalmadığı ve fitnelerin artmadığı bir dönemi bulmak hemen hemen olanaksızdır.)
6. Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması ( Kişisel inancım odur ki, tarih boyunca dünya üzerinde içki tüketimi ve “zina” eylemi hemen hemen her dönem aynı oranda işlenegelmiştir. Lakin fark şudur ki artık iletişim çağı nedeniyle bu eylemler halka açılmış ve açılıp saçılmaya devam etmektedir.)
7. Depremler ve Afetler

Büyük Alametler’den bazıları;
1. Deccal ( bkz. izinsiz gösteri - Sayı 31 – Deccal )
2. Duhan ya da Duman
3. Dabbetül Arz ( bir çeşit yaratık )
4. Yecüc ve Mecüc ( bkz. izinsiz gösteri - Sayı 31 – Deccal )
5. İsa Peygamberin Gelişi (bkz. izinsiz gösteri - Sayı 31 – Deccal )
6. Mehdi’nin Gelişi ( bkz. izinsiz gösteri - Sayı 31 – Deccal )
7. Güneşin Batıdan Doğması ( Islami literatürde bu alametten sonra iman etmenin faydası olmadığı söylenir Böyle bir alamet ile karşılaşıldığında yapılacak olan tek şey herhalde çok güçlü bir avukat bulmak olmalıdır. Aslında dünyada güneş kuzeyden doğsa bile iman etmek yerine olayı kalan son 24 saatte izah etmeye çalışacak ciddi bir pozitivist kitlesi vardır. Ve hiç şüphesiz Türkiye ve Fransa laikleri de taviz vermeyeceklerdir. Bununla beraber İslami çevrelerden pek çok kimse de muhtemelen “Kur’an bu bilimsel gerçeği –mesela- binbeş yüz sene önce söylemişti” diyebileceklerdir. )


KIYAMETSEVERLİK:

Kiyametin Amacı nedir? Maksadı nedir? Neden Kıyamet vardır? Herşeyden önce Kıyamet’in ilahi ve nihai bir karar olmasını ya da geçiş niteliğinde bir dönemi izafe etmesini bir kenara bıraksak bile, Kıyamet düşüncesinin bir zorunluluk olduğunu da hatırlamak gerek. Kıyamet iki yönüyle insanlık için oldukça önemlidir. Önemlidir çünkü insanlığın bilinç altında Kıyamet’ten hem birey olarak hem de kitlesel bazda medet umulur. Toptan insanlık ya da bireyler bazında farkında olmadığımız bir Kıyametseverlik vardır. Bahse konu olan Kıyametseverlik çağdaş Holivud filmlerine konu olan dehşet senaryolarını hoşça vakitler geçirerek seyretmek ya da gerçek dehşet senaryolarını medya aygıtlarından aval aval izlemek değildir. Bu olgu, yani Kıyametseverlik yazının başında bahse konu olan yaz tatili metaforumuzla ilintilidir.

Hemen herkesin en hızlı tatilseverlerin bile yaşayageldiği hoş olgulardan biridir. Tatil beldeleri neşe ve eğlence içinde olan ya da olması gereken insanlarla doludur. Tüm tatilseverler bir tatil beldesine geldiklerinde kendilerinden önce tatil beldesine gelmiş insanların hadsiz hesapsız eğlendiklerini, keyiften çatladıklarını, hatta geldikleri anda bile eğlenmeye devam ettiklerini düşünmeye eğilimlidir. Bu düşünce eğilimi varılan tatil beldesinde bir türlü hedefe ulaşamayan tatil keyfi beklentisinin istenen seviyeye bir türlü ulaşamamasıyla rahatsız edici boyutlara ulaşabilir. Öyle ki kimi akşamlar, ortalama bir tatilci kendisinden başka herkesin “eğlenmekte olduğunu” fakat kendisinin bir türlü eğlenemediğini düşüncesinden bir saniye olsun kendini kurtaramaz. Bu sendrom özellikle ilk gençlik ve geç orta yaşlarda doruklara ulaşır. Özellikle yaşın ilerlemesi ile beraber tatilden yeterli keyif alamama hali kendini kıyametseverliğe terketmeye başlar. Kıyametseverliğin erken yaşlarda başlaması ise başlıbaşına klinik bir konudur. Fakat Türkiye gibi bir ülkede bu vakanın sıkça rastlanmasına da şaşırmamak gereklidir.

MARDUK:

Herkesin bildiği üzere bir süre önce nur topu gibi bir gezegenimiz olmuştur. Elbette çoğu keşif gibi bu şey de ülkemiz kaynaklı olmayıp Kuzey Amerika kaynaklı olmuştur. Kuzey Amerika’dan bir adam kalkmış – evet aynen tekrar ederim ki bir adam – Marduk diye bir gezegenden bahsetmiş, 3600 küsür yılda bir dünyaya yaklaşan bu gezegenin dünyaya felaketler getirdiğini yazmış, doğal olarak dünyanın geniş hacimli Kıyametseverleri tarafından ilgi odağı olmuş ve tabiri caizdir ki cümle cemaat ceplerini tatmin etmişler ve tatilin keyfini çıkarmaya başlamışlardır. Elbette her ülkede rastlanabileceği gibi Türkiye’de de tatilin keyfini çıkarmaya çalışan tatilciler türemiş, hatta aralarına kelli felli gazete köşegenleri katılmış, halkımızda sıkça rastlanan tatilin talihsizleri iliklerine kadar sömürülmüştür. Hiçbir Allah kulu kölesi de kalkıp bahse konu olan düşünce tatilcilerine Evrensel Gravitasyon Kanunlarını hatırlatmayı, 16 milyar ışıkyılı ötesine dair hesaplar yapan bir teknolojik uygarlığın 2012 yılında Dünyayı sıyıracak bir gezegeni 10 yıllar öncesinden öngöremeyecek kadar tatil sarhoşu olamayacağını hatırlatma gereği duymamıştır. Komplo Teorilerini dikkate almakla saf olmak arasındaki ayrımın farkına varmak için 2012 yılında Kıyameti ya da Kıyamet kadar beter olayları beklemeye başlayanlara bu yazının ve bu satırların yazarının söyleyeceği tek şeyi Orhan Veli yıllar önce söylemiştir. Ne yazık ki tatil mutsuzları rakı şişelerinde balık olanlardır (İzahat: Orhan Veli “rakı şişesinde balık olsam” derken sanılanın aksine her daim sarhoş kalmayı değil, kronik mutsuzluğa duyduğu özlemi dile getirmiştir. Bir şair asla mutsuz olmaz. Ve asla sarhoş olmaz. Rahmetli Can Yücel’in en sarhoş hali bile çok ayıktan halliceydi.).



Dünya Basınında İlk Defa
İşte Marduk
( NASA’nın gizli arşivlerinden ele geçirilmiştir.)


Olağan Bir Marduklu
(Black Metal Dergisi’nin gizli arşivinden ele geçirilmiştir.)

Kıyametseverlik kendinden sonrasının tufan olmasını dilemektir. Her insan gerçekte ölmekten ötürü keyifsizdir. İnsan egosu kendi ölümünü asla kabullenmek istemez. Bu nedenle özellikle kalp krizlerinde izlenen yaygın gözlem ya da tanılardan biri kriz geçirenin kriz geçirdiğini reddetmesidir. Hemen herkes ölüm halini yaşamaya başladıktan sonra ölümün kendisini inkar eğilimi içine girer. Filmlerin ve anlatılanların aksine insanların büyük bölümü adeta ölümü reddeder. Hatta intihar halinde bile bu eğilimi hissetmek mümkündür. Geri dönüşü olmayan yollara giren canlar bile geri dönüşün mümkün olmadığı yerlerden geri dönmeye çalışırlar. Bir ömür boyu hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama halinin doğal bir uzantısıdır yaşanan. İnsanın ya da canlı olmanın doğasıdır bu. Ölümü kabullenmek gerçek bir erdem ve yüksek bir bilgelik işidir.

İşte ortalama insan olma hali bu iken ölümden kurtuluş olmadığının bilinmesi hali insana bir avuntu sunar. O da “Kıyamet”in ta kendisidir. Hemen her ölümlü kendisinden sonra dünyanın ve geride bıraktığı canlıların çok fazla yaşamasını istemez. Kısa yoldan üç beş vakte kadar kıyamet kopması her ölümlünün neredeyse son dileğidir. Çünkü kopmayacak bir kıyamet, kendilerini mumyalatan Mısır soylularının düştüğü hali hatırlatır. Üstelik bir de insanın tatil sendromu gibi hissettiği kendi ölümünden sonra yaşanagelecek keyifli haller dünyası her ölüyü çileden çıkartmaya yeterlidir. Bu ilkel gereklilik haline bir de mutlak anlamda vicdani temizlik ya da hesaplaşmaya duyulan özlem de katılır. Çünkü Kıyamet aynı zamanda büyük bir hesaplaşma günüdür ve ortalama pekçok birey kendini sütten çıkmış ak kaşık gibi hissettiği için sözkonusu hesaplaşma gününü bilinçli ya da bilinçsiz istemektedir. Böyle bir günün reddi ise gerçekte çoğu bireyin kendini aksine ikna etmesinden başka bir anlam taşımaz. ( Elbette bahse konu olan hallerden istisna bireyler yeryüzünde vardır ve bahse konu olan mevzu Streotip edilmemelidir.)

Ölümlülük hali, Kıyametseverliği öylesine geçerli ve cezbedici kılmıştır ki, dinler “bir” öngördü ise dindarlar “beş” katmış, din yetmemiş, her beş senede bir Nostradamus yeni baştan yaratılmış, hatta bu uğurda çeşitli tarikatlar ve bu tarikatlara bağlı çeşitli trajik ve histerik hadiseler yaşanmıştır. Bu bağlamda Kıyametseverliğin dünyanın ciddiye alınmayan en yaygın ve ciddi felsefi akımlarından biri olduğunu da değerlendirmek gerek. ( Gelecek yazılarda bu konu akademik anlamda irdelenecektir.)

KIYAMETIN SONUCU:

Iyi güzel ama, buraya kadar bu yazıyı okudukta sorumuzun cevabı ne oldu? Peki “Ne zaman kıyamet kopacak?” diye soranlara söylenecek fazla söz yok. Ne İncil, Ne Kur’an, ne hadisler Kiyamet hakkında tarih vermeye ehil olmamışken, ortalıkta 2012’yi ya da başka bir tarihi Kıyamet tarihi ilan etmek haddinden fazla densizlik ve kendini bilmezlik olsa gerek.

İşte sorumuzun cevabı. Kıyamet sen ne zaman ölürsen o vakit kopar. Sen öldükten sonra Kıyamet’in ne zaman olacağının ne önemi var?

Tatil bitmiş. Paran bitmiş. İznin bitmiş. Evine dönüyorsun. Geride kalanlar eğlenmeye devam ediyorlar sana ne!

Elbette yaz da biter bir gün. Başka yazlar gelene kadar…


Gürkan Haydar Kılıçarslan

Saskatoon – Kanada
19 Mayıs 2005


Not: Bu satırların yazarı herşeye rağmen Marduklular gelirde dünyaya huzur, barış ve demokrasi getirmeye kalkışırlarsa, milli ve dünyevi birlik ve beraberliğimizi korumaya, gerektiği takdirde Marduk başkentini nükleer cep bombası ile tahriş etmeye ant içer.



izinsiz gösteri’de gelecek program GHK tarafından;

MARDUKLU POZİTİVİSTLER

Ayrica her okura bir adet Maya Takvimi bedava ( son kullanma tarihi : 2012 )