İZİNSİZ GÖSTERİ:
Bir Kıbrıs edebiyatından söz edilebilir mi? Ya da Kıbrıslıtürk ve
Kıbrıslırum edebiyatı var mıdır? Yoksa Türk ve Yunan edebiyatlarının
içine mi dahil edilir Kıbrısta yapılan edebiyat(lar)? NEŞE YAŞIN: Öncelikle edebiyatta kategoriler sorununa
bir bakmak gerek. Kategoriler konusunda beni en çok rahatsız eden
onların sınırlandırıcı olmaları. Zaten onlar da bu
yüzden var diyeceksiniz.
Peki edebiyatta kategoriler oluştururken neyi baz alacağız? Ülke
mi, dil mi yoksa milliyet ya
da başka bir şey mi? Bu da bizi kimlik tartışmasına götürüyor. Kimlikler,
özellikle ulusal kimlikler ise üzerimize giydirilmiş üniformalar
gibi. Üstelik her kimlik tanımı kendine bir öteki
yaratıp onunla antagonist bir ilişkiye girebiliyor.
Kıbrıs edebiyatı tanımı coğrafya üzerinden bir
aidiyet ve kimlik kuruyor. O zaman bu tanımın içine coğrafya üzerinde
üretilen bütün edebiyatın dahil olması gerek. O zaman da çok dilli
bir edebiyattan söz etmeliyiz. Ama sonuçta öyle olmuyor. Egemenlik
ilişkisinden ve politik sorunun yarattığı segregasyondan ötürü Kıbrıs
Edebiyatı deyince Kıbrıslırum edebiyatı anlaşılıyor dünyada. Kıbrıs
Edebiyatı antolojileri Elence ve yalnızca Kıbrıslırumlara yer verilerek
hazırlanıyor.
Bu arada tabii ki Türkiye ve Yunanistan ile kurulan
ilişkiler sorunu var. Bu ilişkiler tarih içinde değişim gösterse
ve zamanla bağımsızlaşma eğilimi gösterse de sonuçta sorunlu ilişkiler.
Burada bir merkez-çevre ilişkisi yaşanıyor. Kıbrıslıtürkler açısından
bakarsak buradaki çevre ilişkisi örneğin İstanbul-Kayseri ilişkisinden
daha vahim. Şu aslolan bizler ve çevredeki taşralılar yaklaşımına
farklı bir hiyerarşik tutum daha katılıyor. Sonuçta İstanbul’dan
ya da Kayseri’den çıkan şiir ortak bir dil ve kimlikte buluşabiliyor.
Aynı coğrafya, aynı tarih ve kamusal, toplumsal, kültürel, ekonomik
vb. sisteme dahil olmak ortak bir kategori oluşturabiliyor. Kıbrıslıtürklerin
yazdığı şiir ise Türkçe ama başka bir yerden.
Başka bir Türkçe olmasını pek hesaba katmadan bunu söylüyorum. Önemli
olan dilin ideolojisi ve şiirlerin atmosferi. Bir anlamda çeviri
şiir gibi.
Bir yandan da hegemonik ilişkiler söz konusu, burada
yavruvatan ideolojisinın edebiyat branşı “yavruedebiyat” taki küçümsemeye
dikkat çekmek isterim. Diyeceksiniz ki sanki çok mu iyi de küçümsüyoruz?
Bence farklı bakılırsa değerlendirildiği kadar kötü değil. Hatta
arada çok iyi örnekler var. Hiç de iyi incelenmiyor, gözden kaçırılıyor.
Buranın şairleri farklı bir mitoloji oluşturuyorlar, şiirlerini
farklı kaynaklardan kuruyorlar, dili daha farklı kullanıyorlar.
Türkiye’den onay görmek çok mu önemli? Yıllarca böyle olmuş ne yazık.
Kıbrıslıtürk edebiyatçıların gözü hep merkeze dönük olmuş. Bu da
gelişime zarar vermiş, taklitçilik yaratmış. Sonuçta edebiyat çok
bireysel bir şey ve dünyanın her yerinden iyi edebiyatçılar çıkar
ama edebiyatta da etnosentrisim çok fazla. Örneğin 107 Avrupalı
şairin katıldığı Edebiyat Ekspresi sırasında Ben Ohri Berlin’de
şiir okurken pek çok şair küçümsedi ve “politik söylev gibi “dedi
ama Afrika şiiri böyle bir şey ve orada sonuçta Nobel adayı olan
iyi bir şair vardı.
Kıbrıslıtürklerin şiiri de bunun gibi kendi
farklılığını taşıyor. Farklı bir coğrafya, kültür ve kimlikten gelen,
Türkçe şiir kadar başka kaynaklardan da beslenen bir şiir…
İZİNSİZ GÖSTERİ: Varsa belirli özelliği
nedir bu edebiyatların. Örneğin metafor açısından bakıldığında Kıbrıslıtürk
ve rum edebiyatları birbirlerine Yunan ya da Türk edebiyatlarından
daha mı yakındır?
NEŞE YAŞIN:Kıbrısta
üretilen başlıca iki edebiyat farklı dillerde yazılsalar da pek
çok yönden ortaklık taşıyorlar. Burda coğrafya ve çatışmalı bile
olsa ortak tarihsel geçmişin rolü var.
Kıbrıslırumların gözü de hep Atina’ya bakmış
ama özellikle “pidaras”lara yani halk şairlerine teşekkür etmek
gerek. Onların dil içindeki cambazlıkları ve zeka oyunları, ironileri
Kıbrıslırum şairlere katkı yaptı diye düşünüyorum. Yaşanan travmatik
geçmişe ait imge ve metaforlar ise iki edebiyat arasında ortaklık
yaratıyor.
İZİNSİZ GÖSTERİ: Kıbrısta yapılan
edebiyatın ağırlığı nedir? Örneğin Edebiyat kitaplarına bakıldığında
şiir, roman, öykü dağılımı nasıldır?
NEŞE YAŞIN: Kıbrıs’ta şiir
ağırlıklı bir edebiyat var. Kıbrıslırumlar’da roman, öykü ve çocuk
edebiyatı daha gelişkin.
İZİNSİZ GÖSTERİ:
Yüklü bir şiir geleneğinin olması müzik ve dans geleneklerinin olmasıyla
bir paralellik taşımakta mıdır?
NEŞE YAŞIN: Şiir, müzik ve dans
üçü de sanatın arkaik türlerinden. Sonuçta roman kapitalizmle başlıyor.
Pek çok sorun yaşayan bir adada halk geleneklerine dayanan şiir,
müzik ve dansın gelişkin olması anlaşılabilir bir şey.
İZİNSİZ GÖSTERİ:
Kıbrıs’ın Dünya gündeminde kültürüyle yer almaktansa sürekli politik
çelişkilerle yer alması Kıbrıslı şairi ne denli etkilemektedir?
NEŞE YAŞIN: Olumsuz etkilediği iddia edilebilir.
Ama sonuçta öyle olmasaydı da Kıbrıs’ı kim takardı. Kıbrıslılar
büyük bir ülke olamayacaklarını biliyorlardı sonuçta dünyanın başına
büyük bir bela olmayı başardılar. Belki de Kıbrıs sorunu Kıbrıs’ın
kültür ve sanatını daha görünür kılıyor. Bir de içsel düzeyde sanatçıları
besliyor.
İZİNSİZ GÖSTERİ:
Şairler devletlerden önce birleştiler mi?
NEŞE YAŞIN: Yalnızca şairler değil sivil toplumdaki
pek çok grup birleşti. Şairler de en sonunda ortak bir şiir yazdılar.
“Evet “kavramı üzerine gelişen bir ortak şiir 15 Kıbrıslıtürk ve
Kıbrıslırum şiirin yazdığı dizelerin kolajından oluşuyor. Kıbrıslıtürk
ve Kıbrıslırum sanatçıların ortak örgütü Artists&Artists’in
oluşturduğu bir proje. İki toplumlu temasların daha bölünmenin ilk
yıllarından itibaren şairlerle başladığını söyleyebiliriz. Karşı
toplumun acılarına sahip çıkıp onu ilk dillendiren de şairler olmuştu.
İZİNSİZ GÖSTERİ:
Şairlerin Avrupa Topluluğuna bakışı nasıl? Kıbrıs gerçekten Avrupa
mı? Olabilir mi?
NEŞE YAŞIN: Kıbrıs aslında her şey hem Avrupa hem
Asya hem Orta Doğu hem de Afrika. Avrupa Birliği felsefesi “farklılıkta
birlik” olduğuna göre içinde olmak bana çok sakıncalı görülmüyor.
Ama sonuçta Avrupa da globalizmin bir parçası ve globalizmin aynılaştırıcı,
kültürel çeşitliliği yok edici etkilerine karşı savaşmak gerek.
Pek çok Avrupalı yazar arkadaşım bana: “Ben AB içinde AB ile didişiyorum
ve burdaki pek çok şeye karşıyım ama sıra Kıbrıs’a gelince AB taraftarı
oluyorum” diyor. Şimdi “dayı” diyoruz ama köprüyü geçince “ayı”
demeye başlayacağız belki de.