Amerika Birleşik
Devletleri'nin Vietnam savaş valiliğini Frenklerden devralışının
üzerinden fazla zaman geçmemiştir ki memlekete yağmur gibi ceset
yağmaya başlar.
Ahalinin feveranı gecikmez.
Yükselen eşitlikçi siyah hareketin bütün kültürel
alanlarda köktenci bireşimler üretmek üzere köklere döndüğü bu
yıllar beyaz adamın da yavaş yavaş "dans etmeyi becermeye"
başladığı yıllardır. Sorgulama, başkaldırı, baskı, direnme ve
ölüm yılları.
Köklerden blues çıkagelir. Eski esaret yıllarının
siyah evliyaları tek tek keşfedilmeye başlanır.
Bunlar arasında karmaşık gitar tekniği
ve hemen fark edilir ses tonuyla ihtiyar Skip James'in ayrı bir
yeri vardır. 1930'un belalı bunalım günlerinde yirmi kadar kayıt
yapıp unutulmaya mahkum olmuş Skip ömrünün son deminde lakırdısını
en nihayet dinletebilmenin keyfini yaşar.
(Skip James, Newport Folk Festival, 1964)
Ne yapalım ki birçok benzer örnekte görüldüğü
üzere bu keyif nakde tahvil olamaz ve Skip 1969'da bu dünyayla
ilişkisini kestiğinde naaşı bir yardım grubunun katkısı sayesinde
defnedilebilir. Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm. Şarkı da
hep bundan söz ediyordur zaten.
Skip'in kefen parası yokluğunda defnedildiği
yıl, 1969'da, bir başka "Skip" daha "defnedilmiştir":
Alexander "Skip" Spence.
Son yıllarda sinir bozucu sıklıkta ifade
edilen genellemecilikle söylersek, bu sonuncu Skip "Amerika'nın
Syd Barrett'a cevabı" olarak bilinmektedir ve bu ün adamımızın
müzik sahnesinde görünüş yoğunluğuna bakarsak pek de uzun bir
ömre sahip olmaz.
Jefferson Airplane kurucu üyesi olarak ilk albümde
davulcudur, akabinde Moby Grape isimli psychedelic topluluğu kurup
gitara geçer. Onlarla yaptığı albümden sonra, baştan beri tütsülü
dolaştırmaktan pek cayamadığı kafasının estiği bir anda grubun
iki üyesinin bu dünyadaki miyadlarının dolmuş olduğuna hükmeder.
İşin kötüsü, hükmün infazıyla kendisinin yetkili kılındığına inanmaktadır
ve herifleri öbür tarafa tek şişte birleştirerek gönderme eğilimini
gözle görülür ve sınanabilir bir eylem haline dönüştürür.
Skip'i tımarhaneye gönderirler.
(Son House, Skip James and Mississippi
John Hurt)
Galiba taburcu edilişinin az öncesinde, adamımız sonraları psychedelic
rock’ın bayraklarından biri sayılacak olan "Oar" albümünü
kaydeder. Albüm yayınlanır, etkili olur, sonradan yedi düveli
mantar gibi saracak olan rock singer’larının çoğunun sesini de
dalgalandırıp o yıllarda şöyle böyle yutkundurur.
Nihayetinde adamımız, "Deli gider baba!"
deyip ağırlaşmış kafasının labirentlerine rücu eder, alkolizme
yakın çevresinde kendi adıyla anılma onurunu bahşeder ve kalburüstü
bir Amerikan homeless'i olarak yukarda yazgısını andığımız üstad
Skip James'ten devraldığı sefaleti 1999'daki ölümüne kadar gururla
sokaklarda gezdirir.
Bu son yılda rock panteonlarının tanrıları kendisini
giderayak hatırlamış ve galiba toprağa gönderilişinin iki ay öncesinde
bir tribute albüm kaydetmişlerdir.
"More Oar"dır bu albümün adı
ve açılış şarkısını Zeppelin’in büyük Robert Plant’i icra etmektedir.
Karanlık ve kirli Tom Waits, koyu mavi Robyn Hitchcock ve yeni
kuşaktan Beck diğer tributecular arasında yerlerini alırlar.
Ölüm gelmiş cihane, baş ağrısı bahane denmiştir.
Bugünkü hikayemiz budur.
Gelecek sayıya bir başka ölüm hikayesi daha anlatırım
belki size.