1930’lu yıllar gerek Türkiye için gerekse dünya için çalkantılı yıllardır. Birinci Dünya Savaşında yarım kalan paylaşım ve hemen sonrasında gelen ekonomik buhranlar Dünyayı yeni bir savaşa hazırlarken ülkemizde de 18.yüzyılın sonlarından itibaren ivmelenen ancak sonrasında İmparatorluğun parçalanmasıyla duran yenilenme hareketleri, kurulan genç devletle tamamlanmak üzereydi. Bu devrimlerden en etkili olanı şüphesiz harf devrimidir. 1928 yılında yapılmış olan harf devrimi kimi aydınlara göre bütün bir milleti bir gece okumasız yazmasız kılmak, kimi aydınlara göreyse çağdaş bir ulus olmanın gereğiydi. Bu tartışma günümüzde de sürüyor, ancak biz bu konuda şu an için nötral duralım asıl konumuza girelim.
Kitabımız 1933 baskılı, adı Budda, yazarı Eduar Şure, Çevirmeni Haydar Rifat, Genç Türk Kitaphanesi Sayı: 5, İstanbul Sanayii Nefise Matbaası.
Nazım Hikmet’in bir yazısında, o yıllarda kitapların ilk baskılarının 3000 adet olduğunu ve bu sayının yetersiz kaldığını okumuştum. Nazım, kitapçıların, kitap satmak için daha fazla çaba göstermeleri gerektiğini vurguluyordu. Günümüzdeki baskı sayılarına baktığımızda oldukça şaşırtıcıdır bu çünkü artık kitaplar ortalama 1000-2000 basıyor. Kitabımızın kaç bastığını bilmiyoruz ancak harf devriminin üzerinden 5 yıl geçmiş, Türkiye’nin o yıllardaki nüfusu belli (10.yıl marşını anımsayalım) ve okur-yazar oranı da yüzde on! Bunların da ötesinde konusu gereği de o dönemde böyle bir kitabın çevrilmesi ve yayımlanması ilgi çekici.
Teknik özelliklerin dışında, o dönemin kitap ve entellektüel ilgisi de kitabın arka kapağında yer alan çevirmenimiz Haydar Bey’in diğer kitaplarına bakıldığında anlaşılabilir: Kropotkin’in Anarşizm, Makyavel’in Hükümdar, Marks’ın Sermaye adlı kitapları. Bununla birlikte Haydar Bey’in telif eserleri de sıralamada yer almış: Miras Meseleleri, Ayni Haklar, Sosyalizm...
O dönemin noktalamaları, söz dizimleri, sözcüklerin kullanımları, ve ifadeleri oldukça çarpıcı. Okurken dilsel bir laboratuvarda hissediyorsunuz kendinizi. Kitabın başlığı bile buna en tipik örnek: Budda. İngilizce Buddha olarak yazılan ve Budizm’in kurucusunu tanımlayan ad, bugün kimi zaman Buda kimi zamansa Budha olarak yazılıyor. Buda aydınlanmış kişi demektir, bir ünvandır. Haydar Bey’in Budda diye yazması bana Asya Türkçesinde ‘yedi’nin yeddi olarak söylenmesini çağrıştırıyor. Budda Türkçe’nin yapısına daha mı uygun? Bununla birlikte, Buda’nın tam Türkçe karşılığı Burhan ya da Burkan. Burhanizm/Burkanizm Eski Türk Budacılığı demek olduğunu anımsayalım çünkü o dönemde Türkçe bir Budist literatürün olduğunu kaynaklar bize söylüyor. Biz bugün hiçbir konuda bir literatür oluşturamazken doğru düzgün.
Yazarın
adı yazılırken Türkçeleştirilmiş. Bu nedenle yazar hakkında pek
bir bilgi bulamıyorum ancak çevirmenimiz Haydar Rıfat Yorulmaz’ın
1887’de İstanbul’da doğduğunu, ortaöğrenimini Darüşşafaka’da tamamladığını,
sonra Yüksek Ticaret Mektebi ve Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğunu,
bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra avukatlığa başladığını, yaşamının
son yıllarında Dün ve Yarın Tercüme Külliyatı adı altında başlı
başına bir kütüphane oluşturacak sayıda eseri Türkçe’ye kazandırdığını
öğreniyorum (1).
Yazarın da ifadesinin hoş karşılıkları da kitapta
var: “Hint tarihi, çöl seraplarından daha fazla yorucudur.” Ya
da “Buralarda münzevi dervişler mavi nilüferlerle dolu havuz kenarlarında
kugu kuşları ve gazallar arasında günahkar delikanlıları tezhip
ile meşgul olurlar.” Acaba böylesi cümleler günümüzde nasıl Türkçeleştirilirdi?
Kitabın önsözü Budizm’in ülkemizde karşılanışı
hakkında da bilgi içermekte. Haydar Rifat’ın 16/03/1933 tarihli
yazısı şöyle başlıyor: “Dünyanın umum nüfusu iki milyare varmaktan
henüz çok uzaktır. Bu nüfusun beş yüz milyona yakın bir mikdarı
Budda dinindedir.
Bu din hakkında bizde yalnız Şemseddin Sami iki
müderris Ağa oğlu Ahmet bey keza iki sahife kadar yazı yazmışlardır.
Bu ikişer sahife kendilerinden bekleneceği vechile çok özlüdür.
Fakat bugün Avrupada bu zeminde tetkiklerde bulunmak üzere kurulmuş
cemiyetler vardır; belli başlı mütehassısları vardır; ömrünü bu
tetkike nezretmiş alimler vardır. Mücerret bu tetkiklere zemin
hazırlamak üzere Asya içerilerine mütevaliyen seyahatler ihtiyar
olunur. Yakında Almanya hükümeti tarafından muhtelif şubelerde
ve o arada bu hususta da tetkikatta bulunmak üzere Asya içerilerine,
bu havaliye bir heyet gönderilmiş ve o heyete üstat Halim Sabit
beyin kardeşi iktisat doktoru Esat Bey de dahil bulunmuştur.
Bu din ile yahudilik, hristiyanlık ve islamlık
arasında vücuh ile münasebetler tesbit edilmiştir. Bu dine dair
tetkiklerdiğer dinlerin bütün hükümleri üzerine yeni ve en esaslı
projektör vazifesini görmeye başlamıştır.
Bu ahval ve şerait içinde Budda’nın menakıbine, siyerine ve dininin esas hükümlerine dair bizde de şu üç sahifelik malumatın bulunmasını faideli mülahaza ettik.”
Sadece yazım kuralları değişmiyor yıllar içinde, bazı sözcükler ölüyor, bazıları doğuyor, bazılarınınsa anlamları değişiyor. Örneğin Yunanistan’da tanıştığım Yakuvas amca Türkçe’yi iyi konuşurdu ama uçak kelimesini benden öğrendi, hemen de benimsedi, o teyyare diyordu. Bu kısa girişte bile böylesi sözcük oyunlarına denk gelebiliriz.
Kitabımız, ve dolayısıyla da bu tip kitaplar zaman içinde dille olan bütün değişimleri gözlemleyebilmek için bir fırsat. Her bir satırı zevkle okunan kitap sadece o dönemin Türkçe’de ifade tarzlarını değil o dönemin yazıldığı dilin ifade tarzını da yansıtır. Haydar Bey neredeyse her sayfaya dipnotlar koyarak metni daha açıklamalı bir hale getirmiştir. Bu dipnotlarda Budizm ve Buda, büyük oranda diğer din ve peygamberlerle ortak yönler vurgulanarak karşılaştırılıyor.
Bir başka açıdan da işte reel ortamla sanal ortamın bariz farkı. 1933 yılında basılmış bir kitap kanıyla canıyla yılların birikimiyle tozuyla elimde, oysa şu yazdığım yazı her an yok olabilir.
*Türkiye’de doğu öğretilerinin anlaşılmasında Yol Yayınlarının kurucusu İlhan Güngören’in katkıları yazdıkları ve çevirdikleriyle çok büyüktür. Tanışmamızın ardında bu kitabın bir kopyasını çektirip kendisine göndermiştim, eline ulaştı mı bilemiyorum çünkü yaşamdan göçtüğünü duydum sonralar.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz