zagreb'te devlet kurumlarının ve tarihi mimarinin
konumlanmış olduğu 'yukarı kent'te bir müze: Çağdaş Sanatlar Müzesi
ve bu müzenin kendi mekansal problemini aşıp, kiraladığı büyük
Zagreb Fuarı'nın 19. Pavyon'u. Bu pavyon 20 Eylül/16 Ekim 2005
tarihleri arasinda Hırvat Video Art Retrospektifi'ne ev sahipliği
yaptı. Çağdaş Sanatlar Müzesi, kısıtlı bir bütçenin ve küçük bir
müze mekanının ardına gizlenmeksizin bu olağanüstü sergi projesinin
altına imzasını attı.
Video Art Retrospektifi, Hırvatistan'da Video
Art'ın, Türk sanatseverleri hayrete düşürecek, köklü bir geçmişe
sahip olduğunu gözler önüne serdi. 1970'lerdeki eski Yugoslavya'dan
bugüne Hırvat Video Art'inin tarihi gelişimine tanıklık ettiğimizde
sadece bununla yetinmiş olmuyor, aynı zamanda önemli sanaçıların
görsel dilindeki gelişim çizgisini de inceleme imkanı buluyoruz
(Örneğin Dalibor Martinis). Siyah-beyaz videolardan video enstelasyonlara
kadar uzanan geniş bir yelpazede adeta toplumun problematize ettiği
konuların nasıl öznel ve ne kadar evrensel olduğu yönünde iki
farklı okuma yapmak mümkün oluyor.
Özellikle Akademi öğrencilerinin, Hırvat ve yabancı
entelektüellerin büyük ilgi gösterdiği retrospektifte sanatçılar
da kendi ¨kişisel öykülerini¨ ve dahil oldukları toplumun video
art tarihinin öyküsünü bir bütün olarak izleme imkanı buluyor.
Burada özellikle gözden kaçmayan genç kuratörler… Ülkemizde kendilerini
belli alanlarda kanıtlamış ve pozisyonları itibarıyla oldukça
saygın kimselerce yapılan ¨kuratörlük¨, Hırvatistan'da genç sanat
tarihçileri tarafından yapılıyor; genç kuratörlerin önü açık,
tüm imkanlar onların hizmetinde, deneyimleriyle ters orantılı
büyük işler ortaya çıkarıyorlar. Bizde hemen hemen hiç denenmemiş
ve sonuçları hakkında kafalarda en ufak bir fikir bile canlanmayan
bir mesele…
Dalibor Martinis, "Open Reel" (1976)
Gelelim retrospektifte konuları ve görsel imkanları kronolojik
açıdan incelemeye… 70'lerin ortasna dek, ilk video çalışmaları
Londra'da, New York'ta ve Düsseldorf'ta yani yurtdışında, Hırvat
sanatçılarca üretildi. Sanatçılar, kendi imkanlarnı zorlayarak
ekipman satın almak durumundaydılar. Ta ki 70'lerin ikinci yarısında
Zagreb Multimedya Merkezi kurulana dek. Bu dönemde sanatçıların
problematize ettiği konular arasında başta medyanın insan psikolojisi
üzerindeki olumsuz etkisi gelir. Ivan Ladislav Galeta'nın bir
video art calışmasında (Media Game, 1979) televizyonun görsel
efektler aracıliğıyla insana oynadığı oyunun üzerine dikkat çekiliyor.
Televizyonun dikey olarak tam ortasından geçtiği varsayılan hayali
bir çizginin simetrik iki yanında cereyan eden ve insan algısını
yanıltan bir görsel efekt. 1976 tarihli ve yine Galeta imzalı
¨TV Sniper¨ televizyonu hedef alan bir silahın dürbününden (çıkartma
olarak ekrana yapıştırılmış, tüm ekranı kaplayan ve ekranın merkezine
nişan alan dürbün çizgileri) bakmamızı sağlıyor. Bu yalın anlatım
ve basit -iptidai- efekt hedefi tam on ikiden vurur nitelikte.
Goran Trbuljak'in 1976'da yaptığı bir çalışmasında (siyah-beyaz),
kayıt cihazinda dönmekte olan film ekrana giren, makas tutan bir
el tarafindan kesiliyor ve o ¨an¨ kayıt duruyor ve ekran karıncalanıyor.
Bireyin özne olma arzusunu yoğun bir şekilde hissettiren bu çalışmayla
aynı görüş açısına sahip bir diğer çalışma ise Dalibor Martinis'in
Open Reel'i (1976). Bu çalışmasında ¨kamera beni, ben kamerayı
çekiyorum¨ diyor, Martinis. Siyah-beyaz ekranda genç bir adam
(1976'daki Dalibor Martinis) video kameradan çıkan filmi, kendi
etrafında dönerek yüzüne saryor. Tüm film boyunca omuz cekim olarak
verilen sahne, tek planda, Martinis'in yüzü film şeridiyle kapanıp,
görünmez hale geldiginde son buluyor. Bu çalışma aynı zamanda
70'lerden günümüze dek Hırvat Video Art sanatçıları tarafından
sıkça ele alınmış bir konu olan ¨sürecin kayda alınışı¨ meselesiyle
de örtüşüyor. 1976 tarihli, Sanja Ivekovic'in bir çalışmasında
(Instructions) genç bir kadın yüzüne oklar çiziyor ve bu çizgileri
-ok isareti yönünde- tek tek parmaklarıyla siliyor. Bir kullanım
kılavuzu açıklayıcılığında olan bu ok işaretlerinin çizilme ve
silinme süreci tüm reel zamanda izleyiciye veriliyor. Yine siyah-beyaz
olan bu çalışma, sürecin boğuculuğu ve yapılan işlemin anlamsızlığı
ile birlikte ağdalı bir anlatıma sahip.
Sanja Ivekovic imzalı, 1977 yapımı bir video
art çalışması olan ¨Internos¨ hem sanatçının hem de günümüz video
art'çılarının gerçeklestirdiği ¨video enstelasyonlar¨ın bir habercisi
niteliğinde. Öğrenci Merkezi Galerisi'ndeki Multimedya Merkezi
tarafindan çekimleri gerçekleştirilen çalışma, ilginçtir ki günümüz
sanatçılarının da zihnini mesgul eden bir konu üzerine: ekran
ve gerçeklik ikilemi. Yine siyah-beyaz olan bu çalısmada izleyiciye
sırtı dönük olan bir kadın, geri plandaki perdeye yansıyan aktörün
-daha doğrusu iki boyutlu görüntünün- yüzünü okşuyor. Başka bir
adam ceketinin -perdeye yansıyan- düğmelerini ilikliyor… Bu ve
benzeri eylemler insanların aldatılmış gerçeklik duygularının
doğurduğu patalojik sonucları gösteriyor.
Dalibor Martinis, "Koma" (1997)
80'lere gelindiğinde, Hırvatistan'da Video Art
şiirsel bir estetik kazanmaya başlıyor. Ancak çok ciddi teknik
yoksunluk problemiyle karşı karşıyalar. Bu dönemde Dalibor Martinis'in
video enstelasyonları işin içine giriyor. Bu yıllardan dikkati
çeken bir çalışma Braco Dimitrijevic'in 1984 yapımı ¨Four Cultures
Scape¨i inceleyecek olursak: vahşi doğayı simgeleyen canlı aslanlar
ve kaplanlarla müzik ensturumanları ve antik dönem heykelleri
birlikte kompoze ediliyor. Bir resim atölyesinde sakin sakin yürüyen
bir aslan veriliyor. Post-modernist argümanlarla örülen bu dönem
çalısmaları, biraz ironiyi ve biraz da absürdlüğü içinde barındıran
kinayeli bir anlatıma sahip.
90'larda savaşın başlaması yaratıcı faaliyetleri
sekteye uğratıyor. Bu dönemde bir grup genç video art'çı bilgisayar
destekli çalışmalara yöneliyor. Yurt dışında olan Hırvat video
art'çıların dönüşleri 90'ların sonuna rastlıyor. 1990-92 olarak
tarihlenen bir Dalibor Martinis video enstelasyonunda (Finally
Dinner) ¨İsa'nin Son Yemeği¨ne gönderme yapılıyor. Büyük bir yemek
masası etrafında sandalyeler ve sandalyelerin üzerinde kulaklıklar…
Masanın üzerindeki tek reel obje olarak şamdanlar üzerinde yanan
mumlar. Masada yemek tabakları ve yemek yiyen insanlara ait eller
yukarıdan projekte edilmiş (Bunlar Martinis'in 'daha önce dostlarıyla'
bir performans olarak yaptığı yemek yeme eyleminden masaya yansıyan
görüntüler.) Siz istediğiniz sandalyeye oturup, istediğiniz kişinin
yerine geçebiliyorsunuz. Bir peygamberin, bir sadık dostun ya
da bir hainin yerine… Kulaklıkları taktığınızda duyduğunuz sesler
ise, 20.yy'ın idollerinden Andy Warhol'un, Marilyn Monreu'nun
ve Mickey Mouse'un vd. sesleri. Bu anlatım da kutsal olanın yerine
¨dünyevi tanrılar¨ın geçmesi seklinde bir yorumu akla getiriyor.
Ivo Dekovic'in 1993 tarihli video enstelasyonu ¨2-Canal¨da televizyonlar
kanalizasyon borularına bağlanmış. İzleyicilerin boyu yüksekliğinde
dirsek borulardan bakıldığında, bir denizaltı dürbününün tam tersi
işleve sahip bir düzenekle, televizyondaki görüntüyü seyredebiliyorsunuz.
Seçenek kısıtlılığı -ama en cok da- televizyonun düzeysizligi
eleştiriliyor.
2000'den sonra, Hırvat Video Art'ında dijital
imajlar baskınlaşıyor, tahmin edileceği üzere. Split'te Güzel
Sanatlar Akademisi'ne bağlı olarak yeni bir bölüm açılıyor ve
Hırvat Video Art'ı da daha minor bir alanda, üzerine daha cok
yoğunlaşabilme imkanı yaratılmış olarak incelenen bir sanat haline
geliyor. 2000'lerde problematize edilen birkaç önemli konu bulunmakta.
Bunlardan biri gerçekliğin ve imajin video enstelasyonlarda işlenmesi.
90'larda da sıkça denenen bu yöntem (Davor Mezak'in, 1994'teki
'Krevet Meduze'si: su kaynağı kabul edilen ekranlardaki görüntülerden,
gerçek bir su -yaylı bir yatak- su yatağı üzerinden akıyor.) Kata
Mijatovic'in ¨Crtalicevsan¨inde (2005), reel bir merdivene tırmanan
bir kadının projekte edildiği bir kompozisyonda kurgulandığı gibidir.
Toni Mestrovic, "Lanterna"(2003)
2000'lerin video art konularından bir diğeri de suürecin işlenişi
konusu (Andy Warhol'un 'Sleep'iyle aynı bakış açısına sahip çalışmalar).
Renata Poljak'in ¨Skok¨ isimli calışmasında (2000), mayosu ve
bonesiyle hazır, havuza atlamak üzere bir kadın, traplezin sonuna
kadar gelip geri dönüyör ve sürekli ¨atlasam mı atlamasam mı?¨
sorusunu yüksek sesle kendine sorduktan sonra vazgeçiyor ve her
seferinde ¨atlarsam bütün makyajim silinir¨ diyor. Bu sürecin
sonunda yüzü terleyen kadının zaten tüm makyajı siliniyor… Yine
bu sürecin kayda alınışı konusunda değerlendirebileceğimiz, oldukça
dikkat çeken bir diğer çalışmaya, Alem Korkut'un ¨Momento Mori¨sine
bakacak olursak (2000), burada sanatçının suya dayanıksız malzemeyle
hazırlamış olduğu kendi büstünün, su dolu bir cam küpte zamanla
eriyip yok olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda bir video enstelasyon
olan bu calışmada, ekranın yanında, reel su dolu küpün içinde
erimiş bir toprak yığını halindeki büst duruyor… Burada çok önemli
bir noktaya değinmeden geçmek istemiyorum. Fuar salonunun 19.
Pavyonuyla da sınırlı kalmıyor, retrospektif. Pavyonun bir bölümünde,
izleyicilerin kullanımına açık bilgisayarlarda tüm sanatçıların
diğer çalışmaları da geniş listeler halinde sanatseverlere sunulmuş
durumda. Burada istediğiniz sanatçının, istediğiniz video art
çalışmasını izleyebilirsiniz. Örnegin Alem Korkut'un bu çalışmasının,
bir dizi halindeki çalışmalarının sadece bir halkası olduğunu
görüyoruz. Kendi büstü, çesitli boyutlarda, kimi zaman bir meydanda
heykel olarak, kimi zaman bir karyadit (çalismanın adı budur,
ancak bilindiği gibi erkek taşıyıcı unsur 'atlant'tir) olarak…
vs. sürekli yok oluyor… Birkac sanatçının oluşturduğu ortak bir
çalışmada, yanyana sıralanmış dev ekranlarda, omuz çekimde gördüğümüz
farklı yaşlardaki kadınların masturbasyon süreçlerini izliyoruz.
Hepsi sadece doyuma ulaştıkları anda objektife bakıp izleyiciyle
gözgıze geliyor. Onun dışında mahrem olan bu anın çekiminin gizli
yapılmış olduğu izlenimi hakim, tüm çekimlere. Onları seyrederken
bir ¨röntgenci¨ psikolojisinde oluyor, sonrasında onlarla gözgöze
geldiğinizde bir an irkiliyorsunuz. Ama orada olduğunuzu bildiklerini
anlatır birer gülümsemeyle sizi rahatlatıyorlar. (1)
Bu çalışmalar sürecin kayda alınışıyla ilgili eserlerden sadece
birkaçı. Sürecin hızlandırılmış halinin kaydının olduğu çalışmalar
da mevcut (Bir akarsunun kayaları, taşları yerlerinden oynatması
gibi…).
Ana Hu¹man, ¨Me¹pajz¨ (2003)
Ana Hu¹man ¨Me¹pajz¨ adli çalışmasında (2003) kek tarifleri veriyor;
burada akla Joseph Beuys'un ¨her şey bir sanattır, yemek yapmak
da…¨ deyişi geliyor. Sanatın ne olduğunu irdeleyen bir diğer çalışmanın
sahibi ise Marijan Molnar, ¨Svako Jutro Jedno Jaje¨ (2002-4) çalışmasında
aynı karede farklı anlarda, yanyana dizili monitörlerde, bir mutfaktaki
masaya oturmuş ve önündeki kapta duran haşlanmış yumurtaları soyup
yiyor ve bunu yaparken de ekranda bazı cümleler geçiyor: Her sabah
yumurtaları soyup yiyeceksin. Ve bunu yaparken de şunu düşüneceksin.
Sanat nedir? Sanat mı yumurta mı? Hangisini tercih ediyorsun?…
Marijan Crtalic 2001 tarihli ¨Kabanje/Jabanje¨de karşılıklı olarak
yerleştirilmiş iki ekrandan birinde öfkeyle küfürler ediyor, diğerinde
ise eş zamanlı olarak, söylediklerinden pişmanlık duyup özür diliyor.
Son olarak, Alen Floricic 30.04.2004'te ¨Bez Nazivan¨da, (Tophane-i
Amire binasında sergilenen ¨Tsoclis¨ sergisini anımsatır tarzda)
bir çifte, kameranın karşısında, sert bir rüzgarın estiği bir
uçurumun kenarında, gülümseterek poz verdiriyor. Burada görüntünün
hareketli olduğunu yalnızca adamın ve kadının uçuşan elbiselerinden
anlıyoruz.
Burada küçük bir çerçeve halinde değinmeye
çalıştiğımız Hırvat Video Art'ı, çağdaş sanatın ülkedeki diğer
türleriyle birlikte büyük bir zenginlik ve çesitlilik arz ediyor.
Dikkate değer olan nokta, Hırvatıstan'ın geçmişte Batı Avrupa'daki
diğer ülkelerden daha farklı bir siyasal yönelim içinde bulunmuş
olmasına rağmen, sanatçıların Avrupa'nın önemli sanat merkezleriyle
(Paris, Londra, Berlin, vd.) eş zamanlı olarak tüm yenilikleri
ve gelişmeleri yasamış olmasıdır. 1970'lerde Türkiye'de Video
Art'ın esamesi dahi okunmuyorken Hırvat sanatçılar bu alanda öncı
çalışmalar yapmaya başlamışlardı. Bu açıdan bakıldığında, önümüzdeki
yıllarda Zagreb'in büyük oranda önemli bir sanatsal çekim merkezi
haline gelmesi beklenebilir. Tabii bu dinamizmde, sanat galerilerinin
ve müzelerin idealist gayretlerinin büyük bir etkisi vardır.
Notlar:
(1)Bu çalısmalar ve sanatcıları şöyledir: Dan
Oki-Oxygen 2004, Zeljko Blace- Beyond Tomorrow 2002, Breda Beban-Beatiful
Exile 2003, Zeljko Jerman-Video Akcije 2003-4, Vlatko Vincek-Metanoia
2004, Fedor Vucemilovic-Blue and White Lines Sachtler 34567 2004,
Sandra Sterle-Integracije Tkoce se igrati? 2005, Ana Bilankov-Pleasure
2005, Darko Fritz-Chrypted TV Porn 2005