Disiplinler
arası bir akademik bölüm olarak Görsel İletişim Tasarımı, yeni
medya ile ortaya çıkmıştır. İçinde grafik tasarım, 2D ve 3D animasyon,
fotoğraf , video, web ve multimedya tasarımı gibi alanları içerir.
Görsel iletişim tasarımını geleneksel tasarımdan ayıran en önemli
özelliği, disiplinler arası olması ve gerçek ortamların yanısıra
sayısal ve etkileşimli sanal ortamlara yönelik ürünler vermesidir.
Bu sanal ve sayısal ortamlar bağlamında bir tasarım alanı olarak
internet’i tartışmak, hem verilen tasarım eğitiminin gözden geçirilmesine
yarayacaktır, hem de ortaya konulan ürünlerin anlaşılır olmasına
katkıda bulunacaktır.
Bilgisayar teknolojisinin hızla gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması,
sayısal (digital) aktarım, kayıt, yeniden üretim ve sunma tekniklerinin
ortaya çıkmasıyla internet, sadece bir iletişim aracı olarak değil
ve fakat ‘yeni’ denebilecek sanatsal medya, siyasal, kültürel
ve ekonomik mücadele alanı olarak tüm dünyada inanılmaz bir hızla
günlük hayatın bir parçası olmuştur. Ortaya çıkışı yaklaşık otuz
yıl önceye dayanan, yaygın olarak kullanımının ise on beş yıllık
bir geçmişi olan interneti, görsel kültürün yaygınlaşmasının en
önemli araçlarından birisi olarak görmek gerekir. Onun böylesine
yeni bir gelişme olması, hayatın pek çok alanını birden etkisi
altına alması, sahip olduğu potansiyeli ve olanakları doğru tespit
etmeyi de güçleştirmektedir. Internet bir yandan çok çabuk bir
şekilde sanat dünyasında kabul görmüş, elektronik ticaretin hüküm
sürdüğü bir alan olarak global ekonominin bir aracı haline gelmiş,
öte yandan web aracılığıyla bir tür ‘bilgi kaynağına’ dönüşmüş
ve elektronik postanın yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla
bir iletişim aracı haline gelmiştir. Ayrıca internet, bir tür
pazar, Aydınlanma ideolojisinin taşıyıcısı, ulus-devletin mezarcısı,
bireysel alan yaratıcısı bir teknoloji olarak görülmekte, çoğunluğu
oluşturan sessiz marjinallerin meydanı haline geleceği düşünülmektedir.
(Stratton, 2002: 80-97)
Bilgisayar, sayısal teknoloji ve internet, sanatsal
üretim ve tasarım pratikleri için, resim, fotoğraf, heykel gibi
geleneksel medyadan farklı üretim alanları ve teknik imkanlar
sunmaktadır. Görsel kültür bağlamında hem üretim hem de sunum
olanaklarının yaygınlaştığı ve bu olanaklarının yaygın ve kolay
erişilebilir olmasının sanat yapıtı-izleyici ilişkisini de faklılaştırdığı
rahatlıkla söylenebilir. Ayrıca farklı üretim alanları ve teknik
imkanlar sunan yeni medya beraberinde yeni bir estetik de getirmektedir.
İnternet sanatı, net-sanat, ‘ascii-art’, ‘mail-art’,
‘spam-art’, ‘glitch art’ gibi sanat pratiklerini, sibermekan (cyberspace),
çokluortam (multimedya), etkileşim, ‘online’, arayüz (interface),
‘realtime’, ‘network’, ‘hipermedya’ (hypermedia), donanım (hardware),
yazılım (sofware) ve kullanıcı (wetware) gibi kavramları, artık
yeni medya olarak adlandırılan bu alanının yansımaları olarak
kabul etmek gerekir. Sadece sanatsal üretim yada tasarım pratiği
değil; iletişim, kültürel yaşam, kentsel yaşam gibi pek çok toplumsal
pratiğin de değişime uğradığı bir süreç içinde, bu sayısal ortam
geleneksel sanat medyası yanında yerini çoktan almış olup, giderek
işgal ettiği alanı diğerinin alehine büyütmektedir. Hatta artık
geleneksel medya yeni medyanın etki alanının içine girmiştir.
Baskı
teknolojileri, fotoğraf, sinema, TV, video gibi eski medyadan,
internet, web, CD, DVD gibi bilgisayar tabanlı yeni medya ortamına
geçiş süresine baktığımızda, bu sürecin endüstri toplumlarından
endüstri sonrası toplumlarına geçiş süreciyle örtüştüğü çok açık
bir biçimde görülür. Bu geçiş sürecine ilişkin olarak, Manovich
Lev’e göre, üç temel özellikten bahsetmek gerekir. Birincisi varolan
medyanın bilgisayar ortamında ulaşılabilen sayısal verilere dönüştürülmesi.
İkincisi, geleneksel medya nesneleri birbirinin aynısı iken yani
bir tür standart üretim sözkonusu iken, yeni medya nesnelerinin
değişkenlik özelliğine sahip olması ve kullanıcısı tarafından
kişiselleştirilebilmesi. Son olarak geleneksel medyanın temel
sorunu yeni bir medya ürünün nasıl üretileceğine ilişkin iken,
yeni medyanın temel sorunu, halihazırda bir yerlerde varolan ürünlere
nasıl ulaşılacağı. (Lev, 2001:18-39)
Artık yanlızca ‘gerçeklik’ten değil, ‘sanal gerçeklik’ten
(Mirzoeff and Virilio) ‘simülasyo’dan, ve ‘hipergerçeklik’ten
(Baudrillard); ‘mekan’dan değil ‘sibermekan’, ‘sibertoplum’, ‘siberkültür’,
‘sibernetik devlet’den ‘siberiktidar’dan, ‘netropolis’den (Boyer)
ya da ‘bitler kenti’nden (Mitchell) bahsediliyor. Mitchell gibi
söylersek: komşuların yerini siber topluluklar, yüz yüzeliğin
yerini arayüz, kamusal alanın yerini kamusal giriş hakkı ve gayrimenkulün
yerini sibermekan alıyor. Boyer de benzer bir dönüşüme işaret
ediyor: topluluğun olmadığı çağdaş kent ve kentsel mekan, artık
bedensizleşmiş, bilgisayarlaşmış sibermekanın bir metaforu haline
gelmekte, yüz yüze iletişimden, Netropolis’teki kişilerarası iletişim
sistemlerine doğru ilerledikçe, kent ve kamusal alan daha sanal
hale gelmektedir (Boyer, 1996, 220).
Sayısal Sanat, İnternet Sanatı, Net.Sanat
İnternet, daha önce de bahsettiğimiz gibi, yanlızca sayısal bir
iletişim aracı değil aynı zamanda sanatsal üretimin yapıldığı
bir ortamdır. İnternet sanatını, ulusal sınırları aşan bir aktarım
ve paylaşım ortamı olarak görmek ve onun ‘kıtaları birbirinden
ayıran bölünmeye karşı bir çok karşılıklı etkiler ve küresel anlatılar’
(BitStreams’de, 2001: 27) taşıdığını söylemek mümkün.
En önemli olanaklardan birisi, sanat yapıtı ve
izleyici arasındaki geleneksel edilgen ilişiki yerine, etkileşime
dayalı bir ilişkiyi olanaklı kılmasıdır. Katılımcıların aynı zamanda
aynı yerde olmalarına ve söylenenleri aynı anda duymalarına ve
aynı anda cevap vermelerine dayalı geleneksel senkronik iletişim
ve mekansal düzenlemeler yerini, haberleşme ve iletişimin belirsiz
bir zaman akışına uzandığı, tarafların istedikleri saatlerde gelip
gittikleri, katılıp çıktıkları asenkronik ortama bırakıyor. (Mitchell,2000:
74). Bu değişimin modernizmin temelini sarstığını, bu güne dek
süregelen geleneksel kültürel ortamları (ilişki kurma biçimlerini)
çözdüğünü söyleyebiliriz.
Artık sabit, duragan, değişmez ve ‘bitmiş’ bir
sanat yapıtından da bahsetmek mümkün görünmüyor. Etkileşime açık
bir ilişki içerisinde yapıtın hem izleyicisi hem de üreticisi
tarafından her an değiştirilebilme, yenilenme imkanına sahip olduğu
bir gerçek. Hatta tam da bu etkileşime dayalı, izleyicinin yönlendirebildiği
yapıtlar ortaya çıkmıştır. Bunu, sayısal ortamın diğer siberortamlarla
uyum içinde olan yeni bir imkanı diye değerlendirebiliriz. Yani
yapıtla izleyici arasındaki mesafeyi ortadan kaldıran, izleyiciyi
sergilemenin parçası kılan etkileşimli bir sunuş yöntemi getiriyor.
Ayrıca küresel bir izleyici potansiyelinin varolduğunu da eklemek
gerekir. Bu sadece izleyici sayısını artıran bir olgu değil, yapıtı
da etkileyen bir durumdur. Şöyle ki, izleyicinin kullandığı bilgisayarın
teknik olanaklarına ve internete bağlanma hızına göre yapıt değişik
görünümler alabilmektedir. Başka bir değişle, bilgisayar ortamındaki
bir dijital görüntün, izleyicin kullandığı bilgisayarın özelliklerine
ve kullanım tercihlerine bağlı olarak izlenen büyüklüğünün, renk
tonunun veya parlaklığının değişebilmesidir.
Yapıtların
sayısal kitle iletişim araçlarının olanaklarıyla gerçekleştirilmesi
ve yalnızca internette yaşaması, onları müzelere ve galeri salonlarına
girmeyecek denli özel kılıyor. Bu özellik aslında net.sanat’ın
‘sanat dünyasındaki hegemonya’ya karşı çıkışına olanak verebilmektedir.
Ses, hareket, metin kullanımıyla boyutlandırılan, sinemasal özellikler
kazanan ve çeşitli yöntemlerle etkileşimli hale getirilen bu yeni
sanat arayüz (interface) yardımıyla çizgisellikten kurtarıldı
ve çok katmanlı, yeni okumalara elverişli sanat nesnelerine dönüştürüldü.
(Ulay, 2001: 49) Bu noktada Saul Anton’un internet sanatını, çok
da yerinde bir nitelemeyle arayüz sanatı diye nitelediğini ve
bu arayüz sanatı çeşitlemelerinin içerdiği gerçek olanaklardan
birinin de, bir düzlemde, çeşitli kayıt cihazlarının bulunmasıyla
yok olan performans boyutuna bizi döndürmesidir dediğini hatırlatalım.
Herşeyin ‘0’ ve ‘1’ ile kodlandığı, ‘açık’/ ‘kapalı’
devrelerden oluşan, ‘şimdi’ ve ‘buradan’ heryere ve herşeye ulaşılabilen,
‘orası’nı ve ‘burası’nı bir kılan, yakınlaştıran, sonsuz sayıda
kopyalama, çoğaltma ve müdaheleye imkan veren sayısal teknoloji,
gelişiminin daha başındadır. Resim tekniğinin yüzyıllar süren
tarihi, fotoğraf ve sinemanın bir yüzyıllık geçmişi olduğu hatırlanırsa,
yeni medyanın sınırlarını şimdiden kestirmek pek mümkün görünmüyor.
Yeni ortamın, geleneksel kitle iletişim araçlarını da içine alarak,
onun alanını, geri dönülmez bir şekilde daraltarak yaygınlaşıp
işlev görmesi bir geçiş dönemini temsil etmektedir.
Yukarıdaki tartışmaların ışığında, sayısal ortamın
yeni ve kendine özgü bir dil, anlatım ve üretim teknikleri sunduğu
açıktır. Hayatımızın pek çok alanını etkisi altına alan internet
ve diğer sayısal ortamlar, kullanıcısına etkileşim, ‘online’,
sanallık, asenkronik iletişim, çoklu ortam, ‘real time’, arayüz
gibi imkanlar ve ortamlar sunmaktadır. Bu teknolojinin yaygınlığı
ve kolay erişilebilir olması, ‘sanatsal üretimi’ seçkinci bir
çevreden daha geniş bir çevreye kaydırmakta ve popülerleştirmektedir.
Artık daha ‘demokratik’ ve ulusal sınırların bu çerçevede anlamını
yitirdiği ve geleneksel ortamlarla karşılaştırıldığında daha ‘evrensel’
bir ortamı paylaştığımız söylenebilir. Ortaya çıkan ‘sanatsal’
ürünlerin sergilenmesi ve izlenmesi sürecinde sanat eleştirmenleri,
galeriler ve diğer aracı kurumlar da büyük ölçüde işlevsiz kalmıştır
artık. Örneğin sadece bir web sayfası aracılığıyla, ürünleri aynı
anda tüm dünyaya sunmak mümkün hale gelmiştir.
0.1.
KAYNAKÇA
‘BitStreams ve 010101, Dijital Sanat Üzerine
Online Bir Sempozyum.’ Sanat Dünyamız, sayı 81, ss 27-45 (2001)
Boyer, M. Christine (1996) CyberCities/ Visual Perception in The
Age of Electronic Communication. Princet”on Architectureal Press.
Lev, Manovich (2001) The Language of New Media, MIT Press.
Mitchell, J. William (2000) ‘Bit’ler Şehri: Mekan, Yer ve Bilgi
Otoyolu’. m, sayı 7, ss 74-75.
Stratton, Jon (2002) ‘Siberalan ve Kültürün Küreselleştirilmesi’,
Cogito, sayı 30, ss 80-97.
Ulay, Faruk (2001) ‘Tek Başına Ama Hep Birlikte: Net.Sanat’. Sanat
Dünyamız, sayı 81, ss 47-50.
Uçkan, Özgür (2000) ‘Arakhne Daidolos ile buluşuyor:Ağkent.’ m,
sayı 7, ss 68-73.