SAYI 41 / 1 MAYIS 2005

 

YENİ BİR ÇALIŞMA ALANI OLARAK ETNOMATEMATİK

Bora Ercan




"..................Yaralı Diz Deresi ile Çimen Deresi arasında bir yerlerdeyim şimdi. Diğerleri de geldiler, birlikte tomruklardan küçük, gri, kare şeklinde evler yaptık bu gördüğünüz. Yaşamak için kötü bir yol bu çünkü karenin içinde güç olamaz.

Kızılderililerin yaptığı her şeyin bir çember içinde olduğuna dikkat ediniz, bu nedenledir ki dünyanın gücü hep bir çember içinde işler, ve her şey yuvarlak olmaya çalışır. Eski günlerde güçlü ve mutlu insanlarken bütün gücümüz bize ulusun kutsal halkasından gelirdi, ve kutsal halka kırılana değin halkımız ilerledi, gelişti. Çiçekli ağaç bu halkanın yaşayan merkeziydi ve dört yönün çemberleri onu beslerdi. Doğu barış ve ışık, güney sıcaklık, batı yağmur verirdi, kuzey de soğuğu ve kudreti ile güç ve dayanıklılık. Bu bilgi dış dünyadan dinimize geldi. Dünyanın Gücü olan her şey bir çember şeklinde olur. Uzay yuvarlaktır ve duydum ki dünya da bir top gibi yuvarlakmış, yıldızlar da. Rüzgar büyük gücüyle döner. Kuşlar yuvalarını dairesel yaparlar, onların dini bizimle aynıdır. Günes yükselişi ve batışı ile yine bir daire içindedir. Ay da aynıdır ve her ikisi de yuvarlaktır. Mevsimlerin değisimi bile döngüseldir ve hep oldukları yer geri dönerler. İnsan yaşamı çocukluktan çocukluğa bir çember halindedir, yani güç çemberde vardır. Bizim çadırlarımız kus yuvaları gibi yuvarlaktır. Bunlar hep bir çember içindedirler. Yüce ruhun çocuklarımızı getirdiği yer yuvaların yuvası olan ulusun halkasıdır.

Ama beyaz adam bizi bu kare kutulara koydu. Gücümüzü yok etti, ölüyoruz, artık güç içimizde yok çünkü. Çemberin gücü içinde yaşarken 12-13 yaşlarında erkekliğe adım atardı oğlanlarımız, şimdi olgunlaşmak daha uzun sürüyor.

İşte böyle şimdi bizler burada savaş mahkumları olarak bekliyoruz. Ancak başka bir dünya da var elbet.............”

Bu sözler geçen yüzyılın sonlarında onca katliami yaşamis olan Sioux Bilgesi, Büyücü Şamani Kara Geyiğe ait. Gözü hakim olma dürtüsüyle hiçbir şeyi görmeyen Beyaz Avrupalı Amerika, Afrika, Okyanusya yerlilerini anlamaktan çok uzak olduğu için onları vahşi, geri, ilkel, insanın evrimleşme aşamasındaki ilk hali olarak gördü ve bunu çesitli kuramlarla desteklemenin ötesinde onların varlığını, yaşam kaynaklarını, kültürlerini, olabildiğince tahrip etti. Dünyaya artık tek bir yaşam, tek bir bilim sunulmuştu: Avrupamerkezcilik.

Oysa ki Kara Geyiğin konuşmaları önyargısız olarak dinlense onların Avrupalılardan daha geri olmadıklarını anlamak çok güç değil. Geri değiller çünkü bir yarışın içinde değiller. Onların kendilerine özgü düşünme dizgeleri, yaşam biçemleri var. Küçük kabileler halinde yaşayan Amerika, Afrika ve Okyanusya yerlilerinin dillerinde sanat , din, bilim gibi sözcükler yok çünkü böylesi kavramlara gereksinimleri hiç olmadı. Onlar için bütün bu kavramlar yaşamlarıyla iç içe. Yani bu onların dinleri, sanatları ve teknolojilerinin olmadığı anlamına gelmiyor. Çadırlarının, elbiselerinin, elişlerinin tasarımlarında kullandıkları biçimler ve desenler işte hep bu dini, felsefeyi, sanatı içine alan yaşam tarzının yansıması. Bunların ötesinde Avrupa karanlık çağlarını yaşarken, Güney ve Orta Amerika’da varolan İnka, Maya ve Aztek uygarlıkları bile bütün bunlara verilebilecek en güzel örnek olsa gerek.

Yüzyıllardan bu yana süregelen bu yanlış anlamalar ve haksızlıklar, yeni bulguların ışığında, günümüzün en yeni calışma alanlarında birisi olan Etnomatematiğin doğmasına neden oldu.. Etnomatematikçiler, günümüz matematiğinin tarihsel gelişimi içinde Eski Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Hint ve Fars katkılarıyla Yeni Cağ Avrupası’ndaki sosyal ve bilimsel gelişmelere koşut olarak geliştiğini ve onun tamamen Batılı bir çalışma olduğunu kabul etmekle birlikte matematiksel düşüncelerin tüm insanlığın ortak özelliği olduğu savından yola çıkarlar.

Bu konudaki ilk çalışma 1960 sonlarında Liberya’da Kpelle kabilesinin çesitli işlerde matematiği nasıl kullandıklarını inceleyen J.Gay ve M.Cole isimli araştırmacılar tarafından yapılmıstır.Daha sonra arkeoloji, dilbilim, antropoloji ve matematik alanlarından araştırmacıların ilgisi bu konuya yönelmiş, değişik yörelerde benzer çalışmalar yapılmasıyla matematik, antropoloji, etnoloji, kültür tarihi, arkeoloji ve dilbilimi de içine alan disiplinlerarası bir çalışma olan ve genelolarak da etnomatematik olarak adlandırılan yeni bir çalışma alanı doğmustur.

Bu çalışmalar, zaman zaman Batılı olamayan matematik ve Batılı olmayan matematik tarihiyle yakınlaşsa da bir tarih olmaktan öte çoğunlukla yaşayan geleneklerin çalışmalarıdır. Etnomatematiğin ana damarını Okyanusya, Amerika ve Afrika yerlilerinin matematiği günlük işlerinde nasıl kullandıklarının araştırılması oluşturur. Bu çalışmaların en yetkinleri Navajo’ların uzay-zaman kavramları, Malekula yerlilerinin geleneksel kum üzerine grafik çizme yöntemleri, çeşitli halkların akrabalık ilişkileri, oyunları ve mantık bulmacaları üzerine yapılmış ve yapılmaktadır. Bu konudaki en yetkin isimler ise Ascher, Zavlavski, Gerdes, D’Ambrosio, Closs, Clump olarak verilebilir.

Yerli halklar matematiğinin dışında bu konuya matematiksel antropolojinin, matematik sosyolojisinin ve sokak matematiğinin dahil edilip edilmemesi tartışma konusudur. Bu kavramları kısaca şöyle açıklayabiliriz:

Matematiksel Antropoloji etnoğrafik ve arkeolojik calışmalarda elde edilen ürünlerin açıklanmasında matematik modelleme kullanma esasına dayanır. Ayrıntılı bilgi için bkz: Kay, P. Explorations in Mathematical Antropology. Cambridge: MIT Press, 1971.

Matematik sosyolojisi ise matematik cemaatini ve onların calışmalarını inceleyerek bilimin sosyal yapısını açıklamayı amaçlar. Bkz: Restivo,S. Maths Worlds. Albany: SUNY, 1993.

Sokak matematiği, folk matematik ya da standart olmayan matematik adlandırabileceğimiz vernacular (yerli dile ait) matematik, aynı ilkelerin farklı kültürel uygulamalarının sonuçlarını araştırma esasına dayanır. Bkz: Nunes,T., Schliemann, A.D., & Carraher, D. W. Street Mathematics and School Mathematics. New York: Cambridge University Press, 1993.

Etnomatematiğin eğitimciler için önemi ise tartışılmaz. Dünyanın diğer kültürlerinin tanınması, saygı duyulması ve korunması gerek o kültürün bireyleri için gerekse tüm insanlık için önemlidir. Özellikle o yörelerdeki eğitimde kültürel ögeler yadsınmadan bu sağlanabilir.

Bu kısa tanıtım yazısını Marcia Ascher’in Ethnomatematics: a Multicultural View of Mathematical Ideas (1991)-Etnomathematik: Matematik dünyasına çokkültürlü bir bakış olarak Türkçe’ye tarafımdan çevrilen kitabının bitiriş sözleriyle bitirmek istiyorum.

“20.Yüzyıl ile 21.Yüzyıl arasındaki en büyük fark değişik kültürlerin insanlarının birbirlerine karışma derecesi olacaktır. Yaşantımızın her alanında bunun etkisi altındayız. Diğer alanlarda olduğu gibi matematik dünyasının bireyleri de bugünü ve geçmişi anlamadan geleceğe hazır olamazlar.

Batı matematiğinin ideleri, tarihi ve felsefesi zaman içinde değişti. Bu değişmeler matematiğin sınırlarının tanımlanması ve yeniden tanımlanması değildir sadece. Bir kez daha tarihimizi ve felsefemizi matematiksel düşüncelerin kültürel ifadeler olduğunu, Batı düşüncesinin Batı kültürüyle içten bağlı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak yeniden elden geçirmeliyiz. Ve geniş küresel bir tarih Batılı matematiğin ötesine geçerek diğer kültürlerin düşüncelerini de tanımalı ve kapsamalı.”