"..................Yaralı
Diz Deresi ile Çimen Deresi arasında bir yerlerdeyim şimdi. Diğerleri
de geldiler, birlikte tomruklardan küçük, gri, kare şeklinde evler
yaptık bu gördüğünüz. Yaşamak için kötü bir yol bu çünkü karenin
içinde güç olamaz.
Kızılderililerin yaptığı her şeyin bir çember
içinde olduğuna dikkat ediniz, bu nedenledir ki dünyanın gücü
hep bir çember içinde işler, ve her şey yuvarlak olmaya çalışır.
Eski günlerde güçlü ve mutlu insanlarken bütün gücümüz bize ulusun
kutsal halkasından gelirdi, ve kutsal halka kırılana değin halkımız
ilerledi, gelişti. Çiçekli ağaç bu halkanın yaşayan merkeziydi
ve dört yönün çemberleri onu beslerdi. Doğu barış ve ışık, güney
sıcaklık, batı yağmur verirdi, kuzey de soğuğu ve kudreti ile
güç ve dayanıklılık. Bu bilgi dış dünyadan dinimize geldi. Dünyanın
Gücü olan her şey bir çember şeklinde olur. Uzay yuvarlaktır ve
duydum ki dünya da bir top gibi yuvarlakmış, yıldızlar da. Rüzgar
büyük gücüyle döner. Kuşlar yuvalarını dairesel yaparlar, onların
dini bizimle aynıdır. Günes yükselişi ve batışı ile yine bir daire
içindedir. Ay da aynıdır ve her ikisi de yuvarlaktır. Mevsimlerin
değisimi bile döngüseldir ve hep oldukları yer geri dönerler.
İnsan yaşamı çocukluktan çocukluğa bir çember halindedir, yani
güç çemberde vardır. Bizim çadırlarımız kus yuvaları gibi yuvarlaktır.
Bunlar hep bir çember içindedirler. Yüce ruhun çocuklarımızı getirdiği
yer yuvaların yuvası olan ulusun halkasıdır.
Ama beyaz adam bizi bu kare kutulara koydu. Gücümüzü
yok etti, ölüyoruz, artık güç içimizde yok çünkü. Çemberin gücü
içinde yaşarken 12-13 yaşlarında erkekliğe adım atardı oğlanlarımız,
şimdi olgunlaşmak daha uzun sürüyor.
İşte böyle şimdi bizler burada savaş mahkumları
olarak bekliyoruz. Ancak başka bir dünya da var elbet.............”
Bu sözler geçen yüzyılın sonlarında onca katliami
yaşamis olan Sioux Bilgesi, Büyücü Şamani Kara Geyiğe
ait. Gözü hakim olma dürtüsüyle hiçbir şeyi görmeyen Beyaz Avrupalı
Amerika, Afrika, Okyanusya yerlilerini anlamaktan çok uzak olduğu
için onları vahşi, geri, ilkel, insanın evrimleşme aşamasındaki
ilk hali olarak gördü ve bunu çesitli kuramlarla desteklemenin
ötesinde onların varlığını, yaşam kaynaklarını, kültürlerini,
olabildiğince tahrip etti. Dünyaya artık tek bir yaşam, tek bir
bilim sunulmuştu: Avrupamerkezcilik.
Oysa ki Kara Geyiğin konuşmaları önyargısız olarak
dinlense onların Avrupalılardan daha geri olmadıklarını anlamak
çok güç değil. Geri değiller çünkü bir yarışın içinde değiller.
Onların kendilerine özgü düşünme dizgeleri, yaşam biçemleri var.
Küçük kabileler halinde yaşayan Amerika, Afrika ve Okyanusya yerlilerinin
dillerinde sanat , din, bilim gibi sözcükler yok çünkü böylesi
kavramlara gereksinimleri hiç olmadı. Onlar için bütün bu kavramlar
yaşamlarıyla iç içe. Yani bu onların dinleri, sanatları ve teknolojilerinin
olmadığı anlamına gelmiyor. Çadırlarının, elbiselerinin, elişlerinin
tasarımlarında kullandıkları biçimler ve desenler işte hep bu
dini, felsefeyi, sanatı içine alan yaşam tarzının yansıması. Bunların
ötesinde Avrupa karanlık çağlarını yaşarken, Güney ve Orta Amerika’da
varolan İnka, Maya ve Aztek uygarlıkları bile bütün bunlara verilebilecek
en güzel örnek olsa gerek.
Yüzyıllardan bu yana süregelen bu yanlış anlamalar
ve haksızlıklar, yeni bulguların ışığında, günümüzün en yeni calışma
alanlarında birisi olan Etnomatematiğin doğmasına neden oldu..
Etnomatematikçiler, günümüz matematiğinin tarihsel gelişimi içinde
Eski Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Hint ve Fars katkılarıyla Yeni
Cağ Avrupası’ndaki sosyal ve bilimsel gelişmelere koşut olarak
geliştiğini ve onun tamamen Batılı bir çalışma olduğunu kabul
etmekle birlikte matematiksel düşüncelerin tüm insanlığın ortak
özelliği olduğu savından yola çıkarlar.
Bu konudaki ilk çalışma 1960 sonlarında Liberya’da Kpelle kabilesinin
çesitli işlerde matematiği nasıl kullandıklarını inceleyen
J.Gay ve M.Cole isimli araştırmacılar
tarafından yapılmıstır.Daha sonra arkeoloji, dilbilim, antropoloji
ve matematik alanlarından araştırmacıların ilgisi bu konuya yönelmiş,
değişik yörelerde benzer çalışmalar yapılmasıyla matematik, antropoloji,
etnoloji, kültür tarihi, arkeoloji ve dilbilimi de içine alan
disiplinlerarası bir çalışma olan ve genelolarak da etnomatematik
olarak adlandırılan yeni bir çalışma alanı doğmustur.
Bu çalışmalar, zaman zaman Batılı olamayan matematik
ve Batılı olmayan matematik tarihiyle yakınlaşsa da bir tarih
olmaktan öte çoğunlukla yaşayan geleneklerin çalışmalarıdır. Etnomatematiğin
ana damarını Okyanusya, Amerika ve Afrika yerlilerinin matematiği
günlük işlerinde nasıl kullandıklarının araştırılması oluşturur.
Bu çalışmaların en yetkinleri Navajo’ların uzay-zaman kavramları,
Malekula yerlilerinin geleneksel kum üzerine grafik çizme yöntemleri,
çeşitli halkların akrabalık ilişkileri, oyunları ve mantık bulmacaları
üzerine yapılmış ve yapılmaktadır. Bu konudaki en yetkin isimler
ise Ascher, Zavlavski, Gerdes, D’Ambrosio, Closs, Clump
olarak verilebilir.
Yerli halklar matematiğinin dışında bu konuya
matematiksel antropolojinin, matematik sosyolojisinin ve sokak
matematiğinin dahil edilip edilmemesi tartışma konusudur. Bu kavramları
kısaca şöyle açıklayabiliriz:
Matematiksel Antropoloji etnoğrafik ve arkeolojik
calışmalarda elde edilen ürünlerin açıklanmasında matematik modelleme
kullanma esasına dayanır. Ayrıntılı bilgi için bkz: Kay,
P. Explorations in Mathematical Antropology. Cambridge: MIT Press,
1971.
Matematik sosyolojisi ise matematik cemaatini
ve onların calışmalarını inceleyerek bilimin sosyal yapısını açıklamayı
amaçlar. Bkz: Restivo,S. Maths Worlds. Albany: SUNY, 1993.
Sokak matematiği, folk matematik ya da standart
olmayan matematik adlandırabileceğimiz vernacular (yerli dile
ait) matematik, aynı ilkelerin farklı kültürel uygulamalarının
sonuçlarını araştırma esasına dayanır. Bkz: Nunes,T.,
Schliemann, A.D., & Carraher, D. W. Street Mathematics and
School Mathematics. New York: Cambridge University Press, 1993.
Etnomatematiğin eğitimciler için önemi ise tartışılmaz.
Dünyanın diğer kültürlerinin tanınması, saygı duyulması ve korunması
gerek o kültürün bireyleri için gerekse tüm insanlık için önemlidir.
Özellikle o yörelerdeki eğitimde kültürel ögeler yadsınmadan bu
sağlanabilir.
Bu kısa tanıtım yazısını Marcia Ascher’in
Ethnomatematics: a Multicultural View of Mathematical Ideas (1991)-Etnomathematik:
Matematik dünyasına çokkültürlü bir bakış olarak Türkçe’ye tarafımdan
çevrilen kitabının bitiriş sözleriyle bitirmek istiyorum.
“20.Yüzyıl ile 21.Yüzyıl arasındaki en büyük
fark değişik kültürlerin insanlarının birbirlerine karışma derecesi
olacaktır. Yaşantımızın her alanında bunun etkisi altındayız.
Diğer alanlarda olduğu gibi matematik dünyasının bireyleri de
bugünü ve geçmişi anlamadan geleceğe hazır olamazlar.
Batı matematiğinin ideleri, tarihi ve felsefesi
zaman içinde değişti. Bu değişmeler matematiğin sınırlarının tanımlanması
ve yeniden tanımlanması değildir sadece. Bir kez daha tarihimizi
ve felsefemizi matematiksel düşüncelerin kültürel ifadeler olduğunu,
Batı düşüncesinin Batı kültürüyle içten bağlı olduğu gerçeğini
göz önünde bulundurarak yeniden elden geçirmeliyiz. Ve geniş küresel
bir tarih Batılı matematiğin ötesine geçerek diğer kültürlerin
düşüncelerini de tanımalı ve kapsamalı.”