Hindistan’ın
en önemli etnik gruplarından biri de ülkenin batısındaki Pencap
eyaletinin çoğunluğunu oluşturan Sihlerdir. Amritsar kentinde bulunan
ünlü Altın Tapınak Sihlerin kutsal yerlerinin başında yer alır.
Sihlerin inanışları gereği bedenlerindeki kılları kesmemeleri gerekmektedir.
Gerçi ABD ve Avrupa’da yaşayanların bazılarının bu kurala uymamaya
başladıkları da bir gerçektir ancak, aslan tüyünü kesmez, derler
onlar. Erkekler upuzun saçlarını tepelerinde topuz yapar ve sarık
takarlar. Bu halleriyle bizim Osmanlı padişahlarını andırırlar az
da olsa. Kısacası siz bir Sih’i gördüğünüzde hemen onun Sih olduğunu
anlayabilirsiniz.
Sakal neredeyse bütün dinlerin sünneti. Eski
dönemlerde tıraş olmanın zorlukları böylesi bir kuralı mı getirdi
bilemiyorum fakat sakalın kesim biçimi zamanla dinler arasında
birer gösterge haline gelmiş. Şeriatçı Yahudilerin ve Müslümanların
kendilerine özgü saç, sakal biçimleriyle nasıl Sihler gibi ilk
bakışta ayrımsandıklarından da söz etmeye fazla gerek yok.
Bilim tarihinde teorik bilimin başlangıcı olarak
Miletli Thales (İÖ 6. yy) olarak kabul edilir. Birçok geometri
teoremi uzun yıllardır biliniyor ve kullanılıyor olmasına rağmen
Antik Yunan’ın düşünürleri tarafından kanıtlanarak, aksiyomlar
geliştirerek bugünkü Batı uygarlığının temeli atılmıştır. O dönem
yapılan bilimsel ve düşünsel çalışmalar sadece matematikle sınırlı
değildi elbette. Eski Yunanlılar başta felsefe olmak üzere tıp,
tarih, astronomi, coğrafya; güzel sanatlar, edebiyat, tiyatro
gibi alanlarda günümüzde hala okunan, izlenen mükemmel ürünler
vermişlerdir.
Bununla birlikte, tarihi yapan değil yazan kazanır;
bilim tarihini de bunca yıl Batılılar yazmıştır, kimi zaman kasıtlı
kimi zamansa kaynaksızlık ve bilgisizlikten Antik Yunan’ın temelinde
var olan Mezopotamya ve Mısır Uygarlıkları gözardı edilmiştir.
Özellikle Mısır rasyonalist olarak ele alınmaktansa daha çok mistisize
edilmiştir.
Hakkı yenen sadece Mısır ve Mezopotamya değil
elbette. Özellikle Yerli kültürlerin matematiksel düşünceleri
ve düşünme yolları hep gözardı edildi. Aslında, ne yazık ki, yeni
yeni anlaşılıyor onların değeri. Ancak bilim antropolojisi başka
bir yazı da ele alınmalı çünkü hakkı yenen derken İslam uygarlığından
söz etmek istemiştim. Bilgi akışı Yunan Uygarlığının düşüşü ile
Mezopotamya’ya geçti. Yeni yayılan bir din olan İslam dini o dönem
düşünürlere göreli bir özgürlük tanımış ve böylece altın çağlarını
yaşamıştır, 7.yy – 14.yy arasında. Binlerce yılın bilgi birikimi
bu dönemde Yunancadan çeviriler yoluyla Arapçaya kazandırılarak
işlenmiştir. Geometrici Yunanlılardan sonra cebirci Arap ve Fars
bilginleriyle başta matematik olmak üzere birçok dalda yapılan
bilimsel çalışmalar Kuzey Afrika’dan Endülüs üzerinden, Arapça’dan
Latince’ye çevrilerek Avrupa’ya ulaşmıştır.
İslam dünyasının da neredeyse tapınası bir şekilde sahiplendiği
ve üzerinde çalıştığı Antik çağın en önemli filozofu Aristoteles’dir.
Kurduğu fizik sistemi Newton’a kadar yaklaşık 1800 yıl dünyada
egemen olan Aristo aynı zamanda kendi adıyla bilinen bir mantık
sistemi de oluşturmuştur. Türkçe’de tasım olarak karşılık bulan
syllogism, kısaca Aristo mantığı ya da düz mantık olarak bilinir.
Yani;
Tüm insanlar ölümlüdür
Sokrates bir insandır
Sokrates ölümdür
İlk iki önerme öncül, son önerme ise çıkarım
ya da sonuçtur.
Her ne kadar teknolojinin nimetlerinden yararlansalar
da ABD’lilerin kültür ve bilgi düzeylerinin düşüklüğünden sıkça
söz edilir. Daha açık söyleyelim seçim sonuçlarının göstergesi
de cahillik ve cahilliğin küstahlığı ABD’lilerin birçoğuna bulaştığı
yönündedir. Onların seçimlerinden bize ne diyemiyoruz tabii, sonuçlardan
bütün dünya etkilenmekte.
11 Eylül saldırılarından sonra dünya haritasında
kendi ülkelerinin yerlerini göstermekten aciz Amerikalılar bütün
müslümanları terörist ilan ettiler. Hızlarını alamayıp bazı cinayetler
de işlediler. Bu cinayetlere bir Sih de kurban gitti.
Müslümanlar sakallıdır
Sihler sakallıdır
Sihler Müslümandır,
Düz mantığı burada da işlemiş olsa gerek. İlk
öncüle, belki de, Yahudilerden ayırmak için, siyah cüppe giymeyen
uzun sakallılar, da diyebilirler.
Türkiye’nin kimi şehirleri hiç de iyi anılmazlar.
Daha da beteri isimleri katliamlarla anılır, mesela Maraş’ın,
Çorum’un isimleri; çok uzağa gitmeyelim Sivas’ın. Sosyal Ayrıntılar
Ansiklopedisinde Sivas’ta Katledilen Karikatürist Asaf Koçak hakkındaki
bir yazıda “Biliyorsunuz Sivas’ta bıraktı canını oraya Sivas demesek
daha az içim acıyacak, mesela Oyhweufcg desek”diye bir cümle geçiyordu,
sahi oralar nereleri. Oralılar oksiyen mi solur, su mu içer, ekmek
mi yer; nasıl olur, cinayetlere nasıl ortak olurlar.
Bu illere bir isim adı daha ekleniyor artık:
Trabzon. Kimsenin işi gücü yok mudur bu şehirde hafta içi gündüz
vakti iş saati, bunca yığınlar linç edecek insan mı aramaktadır.
Bu ülkenin geleneğinde linç var mıdır acaba? Hani artık öldürmenin
binbir türlüsü de literatüre yerleşecek midir, böylece, bu topraklarda?
Türkiyelilerin de Amerikalılardan düz mantıksal
çıkarımlar açısından pek farkları yok.
Birkaç Kürt bayrak yakar, bütün Kürtler bayrak
yakar. Önermesi her ne kadar bir mantıksal çıkarım değil bir tümevarımdır
ancak toplumsal olaylar bu tip çıkarımlarla açıklanamaz.
Ya da
Kürtler bölücüdür
Solcular bölücüdür
Solcular Kürttür
Ya da
Kürtler eylem yapar
Solcular eylem yapar
Solcularla Kürtler birdir,
Gibi ilgisiz önermelerle ilgisiz bağlantılar
kurarlar düşünme engelliler. Ve o bağlantılara inanırlar. Bu bağlantılarını
yazarlar, söylerler, başkalarını da inandırırlar. Çünkü tutunacakları
bir şeyleri yoktur şu hayatta. Aynı, bir karşıtlık ve çatışma
olmadan var olamayan faşizm gibi.
Faşizm lumpen yığınların ideolojisidir. Türkiye’de
faşistler her ne kadar faşist olduklarını kabul etmeseler de faşisttirler.
Faşizm bir düşünce değil suçtur, insanlık suçudur.
Toplum oluşturulan, yapılan bir şeydir. ABD toplumunun
böyle olması rastlantı değildir, Türkiye toplumunun da. Başta
eğitim ve istihdam politikaları olmak üzere devletlerin bütün
politikaları yaratılmak istenen toplum doğrultusunda yapılır.
Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar
siz karar verin artık: kötü bir toplum kötü yöneticilerini mi
seçer, kötü bir yönetim kötü bir toplum mu oluşturur.
Ya da gelelim başta ki ilgisiz gibi görünen açıklamalara.
Ne acıdır günümüz uygarlığının temeli, adını da koyalım Bağdat
ne halde insanın içi acıyor. İnsanın içi acıyor Thales’in, Herakleitos’un,
Strabon’un memleketi, memleketimiz ne halde.
Sahi linç, linç edilerek öldürülen bir
Amerikalı’nın adı mıydı?