SAYI 41 / 1 MAYIS 2005

 

SİHLER, AMERİKALILAR VE TÜRKİYELİLER YA DA SOSYAL POLİTİKALARIN SONU

Ali Can Şener






Hindistan’ın en önemli etnik gruplarından biri de ülkenin batısındaki Pencap eyaletinin çoğunluğunu oluşturan Sihlerdir. Amritsar kentinde bulunan ünlü Altın Tapınak Sihlerin kutsal yerlerinin başında yer alır. Sihlerin inanışları gereği bedenlerindeki kılları kesmemeleri gerekmektedir. Gerçi ABD ve Avrupa’da yaşayanların bazılarının bu kurala uymamaya başladıkları da bir gerçektir ancak, aslan tüyünü kesmez, derler onlar. Erkekler upuzun saçlarını tepelerinde topuz yapar ve sarık takarlar. Bu halleriyle bizim Osmanlı padişahlarını andırırlar az da olsa. Kısacası siz bir Sih’i gördüğünüzde hemen onun Sih olduğunu anlayabilirsiniz.

Sakal neredeyse bütün dinlerin sünneti. Eski dönemlerde tıraş olmanın zorlukları böylesi bir kuralı mı getirdi bilemiyorum fakat sakalın kesim biçimi zamanla dinler arasında birer gösterge haline gelmiş. Şeriatçı Yahudilerin ve Müslümanların kendilerine özgü saç, sakal biçimleriyle nasıl Sihler gibi ilk bakışta ayrımsandıklarından da söz etmeye fazla gerek yok.

Bilim tarihinde teorik bilimin başlangıcı olarak Miletli Thales (İÖ 6. yy) olarak kabul edilir. Birçok geometri teoremi uzun yıllardır biliniyor ve kullanılıyor olmasına rağmen Antik Yunan’ın düşünürleri tarafından kanıtlanarak, aksiyomlar geliştirerek bugünkü Batı uygarlığının temeli atılmıştır. O dönem yapılan bilimsel ve düşünsel çalışmalar sadece matematikle sınırlı değildi elbette. Eski Yunanlılar başta felsefe olmak üzere tıp, tarih, astronomi, coğrafya; güzel sanatlar, edebiyat, tiyatro gibi alanlarda günümüzde hala okunan, izlenen mükemmel ürünler vermişlerdir.

Bununla birlikte, tarihi yapan değil yazan kazanır; bilim tarihini de bunca yıl Batılılar yazmıştır, kimi zaman kasıtlı kimi zamansa kaynaksızlık ve bilgisizlikten Antik Yunan’ın temelinde var olan Mezopotamya ve Mısır Uygarlıkları gözardı edilmiştir. Özellikle Mısır rasyonalist olarak ele alınmaktansa daha çok mistisize edilmiştir.

Hakkı yenen sadece Mısır ve Mezopotamya değil elbette. Özellikle Yerli kültürlerin matematiksel düşünceleri ve düşünme yolları hep gözardı edildi. Aslında, ne yazık ki, yeni yeni anlaşılıyor onların değeri. Ancak bilim antropolojisi başka bir yazı da ele alınmalı çünkü hakkı yenen derken İslam uygarlığından söz etmek istemiştim. Bilgi akışı Yunan Uygarlığının düşüşü ile Mezopotamya’ya geçti. Yeni yayılan bir din olan İslam dini o dönem düşünürlere göreli bir özgürlük tanımış ve böylece altın çağlarını yaşamıştır, 7.yy – 14.yy arasında. Binlerce yılın bilgi birikimi bu dönemde Yunancadan çeviriler yoluyla Arapçaya kazandırılarak işlenmiştir. Geometrici Yunanlılardan sonra cebirci Arap ve Fars bilginleriyle başta matematik olmak üzere birçok dalda yapılan bilimsel çalışmalar Kuzey Afrika’dan Endülüs üzerinden, Arapça’dan Latince’ye çevrilerek Avrupa’ya ulaşmıştır.

İslam dünyasının da neredeyse tapınası bir şekilde sahiplendiği ve üzerinde çalıştığı Antik çağın en önemli filozofu Aristoteles’dir. Kurduğu fizik sistemi Newton’a kadar yaklaşık 1800 yıl dünyada egemen olan Aristo aynı zamanda kendi adıyla bilinen bir mantık sistemi de oluşturmuştur. Türkçe’de tasım olarak karşılık bulan syllogism, kısaca Aristo mantığı ya da düz mantık olarak bilinir. Yani;

Tüm insanlar ölümlüdür
Sokrates bir insandır

Sokrates ölümdür

İlk iki önerme öncül, son önerme ise çıkarım ya da sonuçtur.

Her ne kadar teknolojinin nimetlerinden yararlansalar da ABD’lilerin kültür ve bilgi düzeylerinin düşüklüğünden sıkça söz edilir. Daha açık söyleyelim seçim sonuçlarının göstergesi de cahillik ve cahilliğin küstahlığı ABD’lilerin birçoğuna bulaştığı yönündedir. Onların seçimlerinden bize ne diyemiyoruz tabii, sonuçlardan bütün dünya etkilenmekte.

11 Eylül saldırılarından sonra dünya haritasında kendi ülkelerinin yerlerini göstermekten aciz Amerikalılar bütün müslümanları terörist ilan ettiler. Hızlarını alamayıp bazı cinayetler de işlediler. Bu cinayetlere bir Sih de kurban gitti.

Müslümanlar sakallıdır
Sihler sakallıdır

Sihler Müslümandır,

Düz mantığı burada da işlemiş olsa gerek. İlk öncüle, belki de, Yahudilerden ayırmak için, siyah cüppe giymeyen uzun sakallılar, da diyebilirler.

Türkiye’nin kimi şehirleri hiç de iyi anılmazlar. Daha da beteri isimleri katliamlarla anılır, mesela Maraş’ın, Çorum’un isimleri; çok uzağa gitmeyelim Sivas’ın. Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisinde Sivas’ta Katledilen Karikatürist Asaf Koçak hakkındaki bir yazıda “Biliyorsunuz Sivas’ta bıraktı canını oraya Sivas demesek daha az içim acıyacak, mesela Oyhweufcg desek”diye bir cümle geçiyordu, sahi oralar nereleri. Oralılar oksiyen mi solur, su mu içer, ekmek mi yer; nasıl olur, cinayetlere nasıl ortak olurlar.

Bu illere bir isim adı daha ekleniyor artık: Trabzon. Kimsenin işi gücü yok mudur bu şehirde hafta içi gündüz vakti iş saati, bunca yığınlar linç edecek insan mı aramaktadır. Bu ülkenin geleneğinde linç var mıdır acaba? Hani artık öldürmenin binbir türlüsü de literatüre yerleşecek midir, böylece, bu topraklarda?

Türkiyelilerin de Amerikalılardan düz mantıksal çıkarımlar açısından pek farkları yok.

Birkaç Kürt bayrak yakar, bütün Kürtler bayrak yakar. Önermesi her ne kadar bir mantıksal çıkarım değil bir tümevarımdır ancak toplumsal olaylar bu tip çıkarımlarla açıklanamaz.

Ya da

Kürtler bölücüdür
Solcular bölücüdür

Solcular Kürttür

Ya da

Kürtler eylem yapar
Solcular eylem yapar

Solcularla Kürtler birdir,

Gibi ilgisiz önermelerle ilgisiz bağlantılar kurarlar düşünme engelliler. Ve o bağlantılara inanırlar. Bu bağlantılarını yazarlar, söylerler, başkalarını da inandırırlar. Çünkü tutunacakları bir şeyleri yoktur şu hayatta. Aynı, bir karşıtlık ve çatışma olmadan var olamayan faşizm gibi.

Faşizm lumpen yığınların ideolojisidir. Türkiye’de faşistler her ne kadar faşist olduklarını kabul etmeseler de faşisttirler. Faşizm bir düşünce değil suçtur, insanlık suçudur.

Toplum oluşturulan, yapılan bir şeydir. ABD toplumunun böyle olması rastlantı değildir, Türkiye toplumunun da. Başta eğitim ve istihdam politikaları olmak üzere devletlerin bütün politikaları yaratılmak istenen toplum doğrultusunda yapılır.

Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar siz karar verin artık: kötü bir toplum kötü yöneticilerini mi seçer, kötü bir yönetim kötü bir toplum mu oluşturur.

Ya da gelelim başta ki ilgisiz gibi görünen açıklamalara. Ne acıdır günümüz uygarlığının temeli, adını da koyalım Bağdat ne halde insanın içi acıyor. İnsanın içi acıyor Thales’in, Herakleitos’un, Strabon’un memleketi, memleketimiz ne halde.

Sahi linç, linç edilerek öldürülen bir Amerikalı’nın adı mıydı?