Büyük
fizikçi Einstein’ın bir sözü var: ‘Barışsever olmak bir şey değildir,
barış savaşçısı olmalıyız’; bu sözü aklımdan yazdım, sözcüklerde
ve sözcüklerin yerlerinde bir miktar değişiklik yapmış olabilirim,
bağışlayın. Bu söz bana hep Neşe Yaşın’ı çağrıştırır. Neşe, şaireliğin
kendisine vermiş olduğu o incecik ve kırılgan duruşun altında güçlü,
kararlı ve mücadeleci bir kişilik. Bütün dünyanın tanıdığı ancak
Türkiye’nin tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nde (1) Kıbrıs Üniversitesi’nin
Türk dili bölümünde öğretim üyesi. Ülkesinin birliği için verdiği
mücadele sonucunda egemen ve milliyetçi anlayışların her zaman hedefinde
olmuş bir insan, ancak gelin görün ki milliyetçiler ne kendi kültürlerine
ne de dillerine Neşe kadar sahip çıkabiliyor. Neşe bir yandan sokakta
barış savaşımını her iki tarafın faşistlerine karşı verirken diğer
bir yandan da her iki toplumun sanatçılarının ve akademisyenlerinin
birlikteliğiyle düzenlediği toplantılarla dünya çapında veriyor.
Çünkü o ve arkadaşları, devletlerin birleşmesinden önce toplumların
birleşmesinin, geçmişte yaşanan sıkıntıların artık geçmişte kaldığının
inancıyla, o sıkıntılardan ve çatışmalardan gereken dersleri çıkararak
ülkelerinin geleceğini barış temelleri üzerinde kurma çabasındalar(2).
Bir edebiyat, sanat ve bilim ürününü yaratıcısının kimliğinin
ötesinde değerlendirmek durumunundayız. Aksi takdirde ele aldığımız
sanatsal ya da bilimsel ürünü nesnel olarak değerlendirmemiz olanaksızlaşır.
Salt bireysel niteliklerimizin, ideolojik anlayışlarımızın uyuşmamasından
ya da tamamıyla öznel nedenlerden dolayı nitelikli bir eseri değerlendirmekte
haksızlık yapmamız kaçınılmaz olur çoğu zaman. Bunun tam tersi
de doğrudur. Özellikle bizim gibi Doğu toplumunun insanlarında
bunun hep gözlemleriz.
Ne var ki, benim Neşe’nin şiirlerini onun mücadeleci
kişiliğinden soyutlayarak okumam, ne kadar çok denesem de olmuyor.
Çünkü yukarıda verdiğim o karşıtlıklar örneğinin başka bir biçimi
de var: Kişiliğini ve yaşam biçemini sevdiğiniz birinin sanatsal/yazınsal
ürünlerini de sevmeniz! Bunun tersi de bir önceki parafrafta olduğu
gibi keskin bir şekilde olası elbette.
Neşe’nin ‘Bellek Odaları’ isimli şiir kitabı
Dünya Yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde basıldı. Son yıllarda
ülkemiz yazınında, kurgunun (romanın) kelimenin tam anlamıyla
patlama yapmasıyla zaten çok satmayan ancak yine de basılan şiir
kitaplarının basılması da neredeyse bıçak gibi kesildi. 2005’in
ilk günlerinde böylesi bir kitapla karşılaşmak şiir adına son
zamanlardaki en güzel gelişmelerden biri oldu denebilir.
Kitapta yer alan şu şiiri okuduktan sonra kitap
üzerine başka ne denebilir?
BÜYÜK SÖZ
Şiir o büyük sözü söyleyince
bütün silahlar birden susacak
ölmüşlerin hep bir ağızdan söylediği
tarihten çıkıp gelen kalabalığın
akan kanın ve acıların çığlığı olan söz
Çiçek usulca fısıldayacak bu sözü
gökyüzündeki ağlayan bulut
coşkulu dalgaları denizin
asker olmak istemeyen çocuklar söyleyecek
İşte o gün
köpüklerden yeni bir aşk doğacak
milliyeti belirsiz
Büyülü sözcükler
susmuş yüreklerin intikamı tarihten
aşkın rüzgarıyla öpüşürken
utancından ölecek savaş
Yarım vatana ihanet
ulaşmaksa bütün vatana
şahane boynuzların olacak milliyetçilik
ihanet edeceğim sana
bütün düşmanlarla sevişip
peşime kanlı ordular koysan da
ihanet edeceğim sana
yeryüzünün bütün kıtalarında
Şiir o büyük sözü söyleyince
bütün pazarlıklar ve görüşmeler bitecek
işsiz kalacak arabulucular
İçinde yıldızları ve nehirleri taşıyan
bütün zamanlardaki sonsuz sevişmeleri
yağmurları denizleri ve sesleri taşıyan
o büyük sözle boyun eğecek tarih
Şiir söyleyince o büyük sözü
ya kurşuna dizilecek bütün şairler
ya da barış inecek toprağa
Neşe’ye nice şiirlere diyoruz.
(1) Bu satırın yazarı Dünya’nın kabul ettiği ancak Türkiye’nin
kabul etmediği bir gerçeği vurguluyor, kişisel yorum yapmıyor.
Kişisel yorumu ise ne Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ne de KKTC’den yanadır.
İnsanları birbirlerinden ayıran sınırların ortadan kalkması, şiddetin
kaynağı Devlet kurumunun yıkılmasıdır.
(2) Aşağıdaki satırlar Kıbrıs Barış Günününde okunan saygı duruşu
metni Kıbrıslı Barışseverleri en iyi tanıtlayan dizeler:
Bu, bu güne kadar yeterince acı çektiğimizi bildirme
zamanıdır
Bu, göze göz dişe diş kuralının Kıbrıs’ta pek
çok insanı dişsiz ve kör bıraktığını bildirme zamanıdır.
Bu, bağışlama ve barışmanın sadece küçük
bir azınlığın değil ama Kıbrıs halkının güçlü sesinin özlemi olduğunu
bildirme zamanıdır.