Amerikalı
Michael Heizer 1971 yılında Nevada çölünde başladığı bir 'land art'
çalışmasını bu gün de yapmayı sürdürüyor.En büyük modern heykellerden
bir olarak kabul edilen Heizer’in bu çalışmasının adı: Kompleks
Kent (Complex City). Kent her biri yüzlerce tonu aşan,
yükseklikleri 20 metreyi bulan dikdörtgen ya da üçgen yüzeyli devasa
taş bloklarından oluşmaktadır. Bunlar heykel olarak adlandırılsa
da Heizer bu kavrama karşı çıkmakta ve çalışmasını 'unsclupture'
(heykel olmayan) olarak adlandırmaktadır.
Heizer’in en yakın yerleşim yerine 40 mil uzaklıkta
bir bölgede yapımına devam ettiği devasa yapıları komplekslerden
(complex) oluşmaktadır. Sanatçı şimdiye dek 3 kompleksi tamamlamış,
4.’nü yapmayı sürdürüyor. 5. kompleks tamamlandığında ise çalışmanın
biteceğini söylüyor. Kompleks kavramının arkeologlar tarafından
antik kentlerdeki yapılar için kullanıldığını, zaten Heizer’in de
bir amacının güncel Amerikan sanatını, Mayaların, Azteklerin ve
İnkaların ihtişamıyla ilişkilendirmek olduğunu belirtmek gerekiyor.
Heizer The New York Times’da Kimmelman’e verdiği bir röportajda
şöyle diyor: “ Ben sadece zaten yüzyıllardır yapılan ancak şimdi
yapılmayanı yapıyorum” (Kimmelman,1999)
Heizer’ın Kompleks Kent’ini anlayabilmek
için bir yandan kendi hayatına bakmamız bir yandan da onu land
art çerçevesinde tartışmamız gerekiyor.
NEVADALI HEIZER
1944’te Kaliforniya’da doğdu. Ailesi 1880'lerden
beri Nevada'da yaşamaktadır. Büyükbabalarından birisi maden mühendisi,
diğeri ise Kaliforniya'nın baş jeoloğudur. Babası Robert F. Heizer
ise bir arkeologdu ve Kaliforniya ve Yukatan'daki büyük havzalar
konusunda uzmandı. Ayrıca Mısır, Bolivya ve Peru'da çalıştı. İlginç
olan şu ki, öldüğünde antik taşımacılık ve büyük kayalar ile ilgili
bir kitap yazmaktaydı. Heizer'in geçmişi onun çalışmalarını doğrudan
biçimlendirmiştir. Nevada çölünde devasa kayalarla çalışması tesadüf
ya da bir buluş değildir. Babasının ve büyükbabasının yaptıklarını
hatırlamadan Michael Heizer'i anlayamayız. Dolaysıyla, sanatının
kökeninde arkeoloji, jeoloji ve antropolojinin bulunduğunu söyleyebiliriz.
Bir başka kaynak ise babasının yazdığı kitaptır.
Kitapta La Venta anlatılır. La Venta
bir 'Olmec' törenidir. Ayrıca kitapta, Heizer'in kent heykellerine
benzeyen, kazılarda çıkarılmış kaya çizimleri bulunmaktadır. Heizer
kendi çalışmasındaki biçimi doğrudan bu kitaptan almadığını, genel
olarak soyut biçimler olarak zihninde varolduğunu söylüyor. Heykellerinin
ayrıca Amerikan-kızılderili karşıtlığını ve gömütleri ima ettiğini
belirtiyor. Kompleks Kent Amerikan Kızılderililerin
tümülüslerine ve eskiden babasıyla birlikte gittiği Mısır'da Saggara
kentindeki Zozer'in mezarının tepesinde bulunan 'mastabaya' da atıfta
bulunmaktadır.
(Double Negative- Çift Negatif)
Heizer 1967'de Nevada'da ölçek olarak çok büyük
land art çalışmaları yapmaya başladı. İlk kişisel gösterisi Münih'te
1969'da oldu. Konik bir biçimi olan Münich Depression
(Münih Çöküntüsü) adlı çalışması için 1000 ton toprağı başka bir
yere taşıdı. Bu çalışmayı Nevada çölündeki Double Negative
(Çift Negatif) adlı çalışması izledi. Bir vadinin iki yanında karşılıklı
iki tane derin yarık oluşturmak için buldozerler yardımıyla yaklaşık
244,000 tonun üzerinde toprağın yerini değiştirdi. Michael Govan'a
göre Heizer 'in bu heykelleri heykel tarihine meydan okumayı içermektedir
(Govan, 1995). Heizer’in kendi değerlendirmesi de ilginçtir: "Bu
heykeli oluşturmak için hiç materyal toplanmadı, bir araya getirilmedi,
aksine materyal ortadan kaldırıldı. Orada hiç bir şey yok fakat
yine de bu bir heykel”. (Kastner, 1998:54)
Bu heykel katı bir madde ile yapılmamış aksine
boşluk ile yaratılmıştır. Açık olan şu ki Heizer’in ilgisi bedenlerimizin
doğa ile ilgili doğrudan fiziksel deneyimleridir: “Çalışmanın boşluğu,
doğal dünyanın devasa ölçeğiyle boy ölçüşmektedir. İzleyici bir
bina imiş gibi bu heykelin içinde yürüyebilir, böylece heykel ve
mimarlık arasında bir bağlantı da kurulmuş olur.” (Kastner, 1998:54)
(Nine Nevada Depression- Dokuz Nevada Çöküntüsü,
No.8)
Diğer başlıca çalışmaları arasında North,
East, South, West (Güney, Doğu, Kuzey, Batı) (1967), Nine
Nevada Depression (Dokuz Nevada Çöküntüsü) (1968), Adjacent,
Against, Upon (Bitişik, Karşı, Üzerinde)(1976) ve 45º,
90º/ Geometric Extraction (45º, 90º/Geometrik Çıkarma)
(1984) sayılabilir.
HEIZER VE LAND ART
1960’lı ve 70’lı yıllarda sanat, Heizer ve arkadaşları
tarafından galerilerin dışına taşınmaya çalışıldı. Land
art da bu çabaların sonucunda ortaya çıkan bir akım oldu.
Öncüleri arasında Heizer ile birlikte Robert Smithson, Robert Morris,
Joseph Beuys, Dennis Oppenheim ve Walter De Maria bulunmaktaydı.
(Spril Jetty- Sipral Dalgakıran)
Müzelerde ve sergi salonlarında land art çalışmaları
yer alsa bile, bu sanatı ilerleten çalışmalar asıl açık alanlarda,
doğada yapıldı. Dönemin gençlik hareketlerinden, ekolojik ve feminist
eleştirilerinden etkilenen ve minimalizmden beslenen bu sanat biçimi
bir tür karşı kültürel proje olarak değerlendirilebilir. (Kastner,
1998: 3-8) Öye yandan Heizer müzelerin ve kolleksiyonların tıka
basa dolduğunu, açık alanların onları beklediğini söyler. Galerileri
terk etmek anti otoriter bir eğilimi gösterir, gelenekten kopuş
ve egemen modernist ideolojinin reddi anlamına gelir. Bununla birlikte
bu sanatçıların pek çoğu, bazı patronların desteğiyle galerilerin
ve müzelerin sergilediği işler de yapmışlardır. Ayrıca bazı çalışmalar
çok fazla bütçeye ihtiyaç duyduğundan sponsorluğu gerekli kılmıştır.
Bu durum land art’ın söylemiyle çelişkili bir durum
yaratmaktadır.
Üç boyutlu oluşturulmaları anlamında heykelimsi,
kimi zaman performansa dayalı ve geçici olma özelliği taşıyan land
art çalışmalarında materyal olarak genellikle kayalar, taşlar, kum,
ağaç dalları, sopalar ve toprak kullanıyordu. Bu çalışmalar çoğunlukla
açık alanlarda yapılıyordu ve orada bırakılıyordu , böylece doğa
koşullarının yıkıcı etkilerine maruz kalıyordu .
Heizer ve diğerlerinin açık alanlarda yaptıkları
işler, 60’ların ve 70’lerin sanat politiğine, yeni eco-ruhuna (eco-sprit),
ve daha da önemlisi sanat nesnelerini ticari bir mal olarak gören
anlayışa karşı koymayı da yansıtmaktadır. Bu çalışmalar arasında
şunlar sayılabilir: Robert Simitson, Spril Jetty
(“Spiral Dalgakıran”, Büyük Tuz Gölü, Amerika, 1970), Walter De
Maria, The Lightning Field (“Aydınlık Alan”, New
Mexico, Amerika, 1977), Micheal Heizer, Nine Nevada Depression
(“Dokuz Nevada Çöküntüsü”, Nevada Çölü, Amerika, 1969-70), Richard
Long, A line in Himalayas (“Himalaya’da bir Çizgi”,
Himalaya, 1975), Joseph Beuys, 7000 Oks (“7000
Meşe”, Almanya,1982) ve Christo ve Jeanne-Claude, The Umbrellas
(“Şemsiyeler”, Japonya, 1984-91).
(The Lightning Field- Aydınlık Alan ve The Umbrellas-Şemsiyeler)
Çevresel sanat olarak da adlandırılan land
art içinde faklı yaklaşımlar ve uygulamalar göze çarpmaktadır.
Devasa büyüklükteki kimi çalışmalarda, bir heykel formu yaratmak
için taş, toprak, kaya gibi tamamen doğal malzemeler kullanılmış,
açık alanın kendisi değiştirildi ve oraya müdahale edilmiştir. Bazı
projelerde asfalt, zamk ve Cadillack arabası gibi doğal olmayan
malzemeler, üretilmiş maddeler, yapılar ya da makinalar ve teknolojiler
kullanıldı. Daha çok Amerika’da üretilen işlerin büyüklüğüne ve
anıtsallığına karşı çıkan bazı sanatçılar doğayla ilişki kuran bir
kişi olarak kendi bedeninde yoğunlaşan işler üretti. Bir tür uygulamalı
araştırmalar olarak heykelden performansa kadar geniş bir yelpazede
yer alan kimi çalışmalar, doğal çevreyle kurulan insani ilişkilerin
sadece algıya ve zevke dayanmadığını; sömürüye, israf etmeye, bozmaya
da dayandığını göstermeye çalıştı. Son olarak bazı sanatçılar ise
doğayı ve açık alanları fiziksel bir olgu olarak ele almayıp bir
metafor ya da gösteren olarak kullandı.
(7000 Oks- 7000 Meşe)
(Peter Fend, Ocean Earth: Europa, 1991)
KOMPLEKS KENT
Bu anlamda Heizer’in Kompleks Kent’i ikinci gruptaki
yaklaşım içinde yer almaktadır. Lucas’a göre bu sanatçılar “doğal
olmayan insan yapımı materyaller kullanarak çevre ile insan aktivitelerini
kesiştirmekte ve çevrenin kendi büyük ölçeğine uymak için bu çalışmalar
da büyümektedir. Bu sanatçılar, ihlal edici /bozucu nitelikteki
aktiviteleri ön plana çıkardılar, doğa nedir sorusunun yanıtını
sorguladılar. Paradoksal olarak, endüstrileşme ve kentsel gelişme
adına yürütülen karasal sömürünün sorgulanmasına da katıldılar.”
(Kastner, 1998: 72)
Kompleks Kent Heizer’in diğer
pek çok çalışması gibi heykel’i de sorgulayıp tartışan bir çalışmadır.
Sanatçı kendi çalışması için şunları söylüyor: "bir huşu (awe)
atmosferi yaratmaya girişen bir heykel inşa etmek ilginç oldu. Küçük
ölçekli işlerin de bunu gerçekleştirdiği söylenir ama benim deneyimim
bundan farklı. Çok büyük, mimari olarak ölçüp biçilmiş heykeller
hem nesneyi hem de atmosferi yaratır. Saygıyla karışık korku halindeki
bir zihinsel durum dinsel deneyime eştir, bence insanlar teslimiyet
duygusu içine girdiklerinde bir şeyler aşkınlaşır. 60'larda ve 70'lerde
bir çok sanatçı tarafından üretilen büyük heykeller, toplumların
önemli ve olağanüstü büyük sanat çalışmalarının yapımını üstlendikleri
dönemleri hatırlatmaktadır." (Brown, 1984: 33 )
(Comlex City)
Öte yandan Kompleks Kent, doğrudan
performansa dayanan bir land art çalışması olmasa
da, 32 yıldır yapıla gelmesi aslında onu bir tür performansa dönüştürmüş
durumda. Yapımına başlandığı yıllardaki ekolojik kaygılar, çevre
kirliliği, modernist seçkinci sanatın eleştirisi gibi sorunsallar
o günden bu güne hala canlı olduğundan, Kompleks Kent tüm bu sorunsalların
devamına gönderme yapan, onlarla paralel devam eden bir tür karşı
duruş ve kesintisiz eleştiri gibi değerlendirilebilir. Kompleks
Kent hem boyut olarak hem de kullanılan malzeme ve yapıldığı mekan
açısından alışılageldik bir çalışma değildir. Daha da önemlisi kolayca
müzelenemez, alınıp satılamaz yani metalaştırılamaz.
(Comlex City)
Heizer, Kompleks Kent’in yakınında;
köpeklerin, kedilerin, atların ve sığırların yanı sıra greyderler,
yük kamyonları, traktörler, römorklar ve gübreleme araçlarının bulunduğu
bir hayvan çiftliğinde karavanda yaşamakta ve Dia&Lannan
adlı bir sanat kuruluşunun mali desteğiyle bu sıra dışı heykel kentin
yapımına devam etmektedir.
KAYNAKÇA
Michael Heizer, in an interview with Julia Brown,
in Brown, ed., Michael Heizer: Sculpture in Reverse (Los Angeles:
Museum of Contemporary Art, 1984), p. 33.
Land and environmental art, edited by Jeffrey
Kastner ; survey by Brian Wallis, London : Phaidon Press, 1998.