SAYI 19 / 08 Kasım 2004

 

İMAJ DEĞİŞİR Mİ KOLAYINA?

Lodos Egelioğlu


Televizyonda 30 Ağustos kutlamalarıyla ilgili ordunun ünlü isimlerle televizyonu kullanarak daha organize bir kampanyayla karşımıza çıkacağı gerçekliğiyle yüz yüzeyiz. Bu yazı yayımdayken büyük bir olasılıkla izlemiş olacağız bu ünlü kişilerin militarist övgülerini. Asker de her dakika toplum içinde olmasa bile her haber bülteninde komutanlarıyla televizyon ekranında. Ayrıca asker derslerde, ders kitaplarından önce bebeklikte bile zihinlere kazınıyor..

Çetin Altan akla geliyor değil mi hemen: “Türk’e Türk propagandası”. O zaman, yakında, örneğin halk tarafından rüşvetçilikle şüpheli olan gümrük memurları da Türk gümrüklerinin bilmem kaçıncı yıldönümü vesilesiyle bir kampanya başlatarak bakın ben babayım oğlum özel okula gidiyor, yani rüşveti eğitime katkıda kullanıyorum falan dese, hani gerçekçi olarak, ne bileyim, olamaz mı? Sonra sıraya mesela yargıtay üyeleri girse. Kısacası her meslek grubu kendini ilan panolarıyla, televizyon reklamlarıyla tanıtsa: ülkemizin adı Yanılsamalar Cumhuriyeti-Republic of Illuzyonizm olsa...........

Geç bunları anam babam bir kalem de geç, diyor şair, kimin ne olduğu gün gibi ortada değil mi? Askerlerin hazırladığı reklamlarda ünlülerden biri “asker ocuğu olmakla gurur duyuyorum” diyor. Nasıl bir mantıktır gurur duymak babanın mesleğiyle anlaşılmaz. Babanla gurur duyarsın o ayrı.

Sayısal verilere bakıldığında ülkemizde insanların geleceğe olan kaygıları onların meslek seçimlerini de belirliyor. Devlet uzun vadeli planlama yapamadığı, kaç yılında ülkenin nüfusunun ne kadar olacağı ve hangi meslek gruplarına ihtiyacın artacağı konusunda belirli stratejiler olmadığı için (ancak kesin askerlerin olası savaşlar konusunda stratejileri vardır) veliler ve gençler zaman içinde kendi yollarını kaza yapa yapa buluyor, bulamıyor. Öğretmenlik gibi bazı bölümlerin puanların aşırı artması, eğitimli işsizlerin çokluğu, üniversite sonrası master eğitimine olan ilgi (boşlukta kalmamak için çoğu zaman), yurt dışına gidip bebek bakıcılığı yapmak hep bu makro programsızlığın sonucunda değil mi?

Bu süreçte puanları yükselen yerlerin başında askeri okullar da var. Asker oldun mu, iş tamam. O üniformanın içinde hayatın kurtuldu. Dokunulmazsın her şeyden önce. Emekli olsan bile iş bulursun, askersin işte ona göre çevren, yaptırım gücün var, daha neyin olsun. Lodos Egelioğlu’nun 13. sayıda yer alan Üniforma Fetişizmi başlıklı yazısının tekranına düşmek istemiyorum. Amacım halkın gelecekle ilgili yaşamsal konularda bilgilendirilmesinin önemini vurgulamak. Devlet olarak vatandaşlarının arasında ayrım yapmamak, onları olumlu bir şekilde yönlendirmek. Bunca zaman imam hatip okullarını allayıp pullayıp kırsal yörelerde insanların önüne sunulması, ardından da onlara bunca eziyet yapılmasının anlamı nedir, bu konuda kimse günah çıkarmayacak mı, özür dilemeyecek mi, örneğin.

Herkes bir şekilde rahatsız. Bu ülkenin kalbe giden damarları beyne giden damarlarından daha fazla kan pompaladığı için belki de Bora Ercan’ın vurguladığı ‘irrasyonalizm’ kavramı çevresinde hapsolmuş durumdayız.

Gücü elinde bulunduranlar kendi imajlarını kendileri bunca yılın birikimiyle oluşturdular. Bilmemliler ki iki ilan panosu, üç günlük televizyon reklamıyla bunu değiştiremezler. Önce samimi olsunlar, kendi yaptıklarına kendi camialarını elbette aldatırlar, ancak yaşanan durum farklıdır.