Bildiğimiz; Dünyanın insana değil, insanın
dünyaya ait olduğudur. Her şey hepimizi birbirimize bağlayan kan
gibi bir bütüne bağlanır. Yaşam Ağını insan örmedi, o sadece onun
bir telidir. İnsan, Yaşam Ağına ne yaparsa, kendine yapmış olur.
Şef Seattle
"..................Yaralı
Diz Deresi ile Çimen Deresi arasında bir yerlerdeyim şimdi. Diğerleri
de geldiler, birlikte tomruklardan küçük, gri, kare seklinde evler
yaptık bu gördüğünüz. Yaşamak için kötü bir yol bu, çünkü karenin
içinde güç olamaz.
Kızılderililerin yaptığı her şeyin bir çember
içinde olduğuna dikkat ettiniz, bu nedenledir ki dünyanın gücü hep
çember içinde işler ve her şey yuvarlak olmaya çalışır. Eski günlerde
güçlü ve mutlu insanlarken bütün gücümüz bize ulusun kutsal halkasından
gelirdi, ve kutsal halka kırılana değin halkımız ilerledi, gelişti.
Çiçekli ağaç bu halkanın yasayan merkeziydi ve
dört yönün çemberleri onu beslerdi. Doğu barış ve ışık, güney sıcaklık,
batı yağmur verirdi, kuzey de soğuğu ve kudreti ile güç ve dayanıklılık.
Bu bilgi dış dünyadan dinimize geldi. Dünyanın Gücü olan her şey
bir çember seklinde olur. Uzay yuvarlaktır ve duydum ki dünya da
bir top gibi yuvarlakmış, yıldızlar da. Rüzgar büyük gücüyle döner.
Kuşlar yuvalarını dairesel yaparlar, onların dini bizimle aynıdır.
Güneş’in yükselişi ve batışı yine bir daire içindedir. Ay da aynıdır
ve her ikisi de yuvarlaktır. Mevsimlerin değişimi bile döngüseldir
ve hep oldukları yere geri dönerler. İnsan yasamı çocukluktan çocukluğa
bir çember halindedir, yani güç çemberdedir. Bizim çadırlarımız
kuş yuvaları gibi yuvarlaktır. Bunlar hep bir çember içindedirler.
Yüce ruhun çocuklarımızı getirdiği yer yuvaların yuvası olan ulusun
halkasıdır.
Ama beyaz adam bizi bu kare kutulara koydu. Gücümüzü
yok etti, ölüyoruz, artık güç içimizde yok çünkü. Çemberin gücü
içinde yaşarken 12-13 yaşlarında erkekliğe adım atardı oğlanlarımız,
simdi olgunlaşmak daha uzun sürüyor.
İşte böyle simdi bizler burada savaş mahkumları
olarak bekliyoruz. Ancak başka bir dünya da var elbet.............”
Binlerce yılın yaşam bilgeliğinin bir özeti olan
bu sözler geçen yüzyılın sonlarında onca katliamı yasayan Sioux
Bilgesi, Şaman Kara Geyiğe ait. Bu anlayış sadece Kuzey Amerika
Yerlilerine ait değil elbette, Okyanusya’dan Afrika’ya kadar bir
çok halkın yaşama felsefesinin de temeli. Gözü hakim olma dürtüsüyle
hiçbir şeyi görmeyen Beyaz Avrupalı bu bilge insanları anlamaktan
çok uzak olduğu için onları vahşi, geri, ilkel, insanın evrimleşme
aşamasındaki ilk hali olarak gördü ve bunu çesitli kuramlarla desteklemenin
ötesinde onların varlığını, yaşam kaynaklarını, kültürlerini, olabildiğince
tahrip etti.
Coğrafi keşiflerin (işgallerin) başladığı yıllarda, bugün küreselleşme
denilen Amerikamerkezciliğinin de temelleri dünyaya sunulan tek
bir yaşam, tek bir bilimle Avrupamerkezcilik olarak atılmıştı.
Oysa ki Kara Geyiğin konuşmaları önyargısız olarak
dinlense/anlaşılsa onların Avrupalılardan daha geri olmadıklarını
anlamak çok güç değil. Geri değiller, çünkü onlar bir yarışın içinde
değiller. Onların kendilerine özgü düşünme dizgeleri, yaşam biçemleri
var.
Küçük kabileler halinde yasayan Amerika, Afrika
ve Okyanusya yerlilerinin dillerinde sanat, din, bilim gibi sözcükler
yok çünkü böylesi kavramlara gereksinimleri hiç olmadı. Onlar için
bütün bu kavramlar yasamlarıyla iç içedir. Yani bu onların dinleri,
sanatları ve teknolojilerinin olmadığı anlamına gelmiyor. Çadırlarının,
elbiselerinin, elişlerinin tasarımlarında kullandıkları biçimler
ve desenler işte hep bu dini, felsefeyi, sanatı içine alan yaşam
tarzının yansıması. Bunların ötesinde, Avrupa karanlık çağlarını
yaşarken, Güney ve Orta Amerika’da varolan İnka, Maya ve Aztek uygarlıklari
bile bütün bunlara verilebilecek en güzel örnekler olsa gerek.
Yukarıda da söz ettiğim üzere, yazılı dilleri olmamasına
rağmen Amerika Yerlilerinin öyküleri, şarkıları, resim ve grafikleri
binlerce yılın kültürünün oluşturduğu farklı dillerin, ama aynı
yaşam anlayışının ritüellerinin, ya da kısaca var oluşunun doğal
bir sonucuydu. Bu sözler onca yıldan damılıtılarak geldiği için
kutsal sözlerdi,Yüce Ruh’a ulaşmada bir araçtı.
Belki de, hiç sözlerini anlamasak bile, bu şarkıları
esas dillerinden dinleyebilseydik daha çok etkilenirdik. Ancak sadece
sessel olarak değil yaşama felsefesi açısından bu sözlere her zamankinden
daha fazla gereksinmemiz olduğuna inanıyorum.
Ve sözü Kara Geyiğe bırakıyorum:
Huzur; ki en önemli şeydir hayatta,
halkın ruhuyla gelir kendi içlerindeki bağları
evren ve güçleriyle olan birliği hissettiklerinde
evrenini merkezi Yüce Ruh’dadır,
ve bu merkez gerçekte her yerdedir, her birimizin içindedir.