Kendi kendini yanlışlayan bu soruya elbette hayır
yanıtı verirsiniz ancak ‘ölüyorum açlıktan’ dediğiniz çok zaman
da olmuştur. Kan şekeriniz düşer, eliniz ayağınız tutmaz olur, sinirleriniz
gerilir, en basitinden ibadet amacıyla oruç tutan insanların iftara
doğru saldırganlıklarını düşünün.........
Öyleyse soruyu farklı bir şekilde soralım: En çok
ne kadar zaman yemeden yaşayabilirsiniz? Bunu eminim birçok kişi
düşünmez, denemeye de kalkışmaz.
Canımız ne de tatlıdır. Hemen panij ortamı da yaratılır:
Sağolsun medya! Yaz ortasında İstanbul’da yağan yağmur bile tedirgin
etmeye yetki insanlarımızı. Ee tabii mal canın yongası. Canlarından
başka hiçbir şeyleri olmayan siyasi tutsaklara topyekün saldırılar
yüreklerimizde yaprak kımıldıyor muydu?
Manuel Puig’in aynı adlı romanından sinemaya Hector
Babenko’nun uyarladığı Örümcek Kadının Öpücüğü adlı filmi izlediniz
mi? Hani biz Türkiyeliler başka toplumlarla ne kadar benzeştiğimiz
konusunda hep fikir yürütür, ortaya önermeler koyarız. Latin Amerikalılarla
da birbirimize ne çok benzediğimiz tartışılmaz. ABD’nin arka bahçesiydi
Şili, Uruguay, Arjantin, Brezilya eh biz de ABD’nin uzak bahçesi
değil miyiz?
Brezilya’nın San Paulo adlı şehrinde Carandiru
isimli büyük bir hapishane vardı. 2000 kişi kapasiteli hapishanede
nereyse 6000 kişi kalmaktaydı. Carandiru’da 1990’lı başında çıkan
bir isyanda yüzlerce mahkum ölür/öldürülür. Şu an Carandiru hapishanesi
yıkıldı. Hector Babenko’nun aynı adlı sinema filmi sadece hapishane
hayatını değil, Brezilya’nın kenar mahalle hayatını da ayrıntısıyla
anlatıyor. Tabii bu filmi fantastik kurgu gibi izlerseniz ayrı,
bizdeki hayata dönüş operasyonlarının çağrışımlarıyla izlerseniz
ayrı.
Acı çekmek bir bilinç işi (faşistler acı çeker
mi?-bu konuyu başka yazıda bir deşmeli). Hayatınızda kaç kişiden
dayak yediniz ya da kaç kez aşağılandınız? Bırakınız babanızdan
yediğiniz tokatları, bir köşeye çekilir ağlarsınız; polisten cop
yemiş de olabilirsiniz, birkaç gece nezarette kalıp eşşek sudan
gelinceye kadar dövülmüş de. Hepsi geçiçi. Yıllar yılı duvarlara
bakarak körleştirilmek, dilsizleştirilmek, ölümden beter edilmek.....
işte bundan dolayı olsa gerek 114 kişinin açlıktan ölmesi. Bu, empati
kurulamayan bir durum değil mi? Biz burada yaz rehavetinde beach
cluplarda eğlencemize bakalım, futbolun, doların ve borsanın seyri
üzerine kafa yoralım-karnımız tok: onlar da bizimle empati kuramıyorlar
nasıl olsa.
Ben hiçbir şeye uğrunda ölecek kadar inanmadım.
Belki inançsızlığım buna izin vermedi belki de ölüm korkum inançsızlığıma
temel oldu, zamanla anlayabilir miyim, bilmiyorum. Şu lanet olası
ülkenin değişeceği, dönüşeceği inancıyla gencecik insanlar sundular
bedenlerini ateşlere. Yakıldılar, yakılıyorlar. Yok efendim hapishaneler
örgüt yuvasıymış, vatan bölünüyormuş. Adi suçluların kaldıkları
hapishanelerin hali ne zaman gündeme geldi birkaç ucuz film dışında.
Uyuşturucu, tecavüz, haraç olayları yaşanmıyor mu? Mafya babaları
beş yıldızlı otel gibi kalmıyorlar mı hapishanede ya da koğuş ağalığı
gibi iğrenç yapılar yok mu? Daha yeni çıktı gazetede, tekerlekli
sandalyede bir adam (Urfi Çetinkaya olmalı adı) içerden dışarıdaki
uluslararası uyuşturucu trafiğini düzenliyor.
Polis sokaktaki hırsızlarla, lumpen magandalarla
uğraşacağına duvara iki yazı yazan çocuklara hayatı zindan ederse
bugünlere hoşgeliriz. Bakınız yargıtay başkanı olayına hepimiz aptal
aptal seyrediyoruz olan biteni.
Bunca zaman doğunun çarpık ekonomik ve sosyal yapısı
da gündeme geldi son günlerde, artık öylesiye bariz ve fütursuzca
davranıyorlar ki gündeme gelmeme olasılığı da yoktu. Yıllar yılı
bu yapıdan sebeplenen partilerden biri olan CHP’nin muhalefeti ne
kadar komik değil mi? Bakınız başka muhalefet eden parti de yok.
Gerçeklik ortada :Bir kilo toz, bir toros; beş kilo toz bir otobos.
Ancak tabii toros artık gündemden düştü tozota, yani tozla gelen
toyota var.
Max Aub 1900’lü yılların sürgün yazarlarından.
Çağının iç savaşlarını, dünya savaşlarını yaşamış tüm acılarıyla.
Memet Baydur’un mükemmel çevirisiyle Örnek Suçlar adlı kitabıyla
bitirelim:”.....Bizler, hepimiz orospu çocuklarıyız. İnsan olduğumuz
doğruysa böyledir bu. Kanıtlanmış bir şey ademoğlunun başından beri
çiğ süt emdiği. Nankörlük, öldürme içgüdüsü, coplar, sopalar, taşlar,
palalar, süngüler, köleliğin yasallaştırılması. Herhangi biri insan
olduğu için orospu çocuğudur. Öbür meseleleri hiç tartışmıyorum.”