SAYI 139 / MAYIS 2007

 

SİSTEMİN KARAKÖK’ÜNÜ ALMAK



Karakök Otonomu
anarchistway@yahoo.com

 



anarchistGünümüzün kapitalist dünya sistemi, geçmişin tüm sınıflı toplumlarının ötesinde, kabaca ekonomik süreçlere indirgenemeyecek; ideolojinin, kültürün ve bizatihi bir simülakr/gösteri haline gelmiş olan toplumun kendisinin çok taraflı devinimleri ve tezahürleri sayesinde kendini yeniden üretmektedir. Sistemin yeniden üretimini sekteye uğratacak hiçbir reel güç bugün bulunmamaktadır. Sistem, inanılmaz bir hızla akan bir enerji olarak fabrikalardan sokaklara, evlerden okullara, işyerlerinden eğlence mekânlarına ve hatta bizlerin bedenlerine ve beyinlerine kadar, her yerden geçmekte, her şeyi kuşatmakta ve belirlemektedir. Peki, bu sisteme dur demek gerekiyor mu? Sisteme kim dur diyecek güce sahip? Kapitalist sistemi nasıl aşabiliriz?

İçinde yaşadığımız yabancılaşmış, kapitalist sömürü toplumlarında var olan bireylerin siteme artık “DUR” demesi insani bir zorunluluktur. Bu tarihsel yasaların, sistemin mekanik/objektif işleyiş mantığının, vs. bir sonucu olmayacaktır. Çünkü toplumda ve tarihte evrensel yasalar olduğu konusu fazlasıyla tartışmalıdır ve bizlerin kapitalizmi aşmaya yönelik ihtiyacı asıl her gün daha fazla kaybetmekte olduğumuz “insani değerler”den kaynaklanmalıdır. Kapitalizm dünyayı sınıflarla, sınırlarla, uluslarla bölerken, savaşlara, çatışmalara, insanların birbirine düştüğü ırkçı ve milliyetçi hesaplaşmalara, etnik ve dini gerginliklere sürüklerken “para” ve para temelinde yapılanan global ekonomik sistem bu ayrımlar sanki hiç yokmuş gibi dünya yüzeyinde akabilmektedir. Süreklileşmiş bir ikiyüzlülükle beslenen kapitalizm birbiriyle çelişen söylemleri başarıyla kullanır. Bugün, ulusların çözüldüğü bir kozmopolitlik söylemi de, kendi ulusuna kapanmayı, yabancı olanı ötekileştirmeyi (xenophobia) gündeme getiren milliyetçilik söylemi de pekâlâ aynı sistemin bekası için hizmet görebilmektedir. Kapitalizmi tekyönlü ya da ikili okuma girişimleri bize bir sonuç vermeyecektir. Onu ancak çoklu bir bakışla anlayabilir ve yine çoklu bir karşı duruşla aşabiliriz.

Kapitalizm bugün sistemin merkezinde olup da ondan beslenenler hariç milyonlar için savaş, sömürü, yoksulluk, çatışmalar ve ayrımcılık demektir. Kapitalistler sizi öldürürler, işkence yaparlar, sömürürler, dışlarlar, ezerler, yabancılaştırırlar ve çoğu zaman da bunu size benzerlerin elleriyle yaparlar; kendi ellerini kirletmeye dahi tenezzül etmezler. Onlar yönetmeyi iyi biliyorlar. Binyılların yönetim kültürünü miras edinmiş durumdalar ve modern toplumun sunduğu olanaklarla bunu en iyi şekilde uyguluyor; iktidarlarını, mikro-iktidarlarla da dallanıp budaklanır şekilde toplumun gözeneklerine kadar yayıyorlar. Ama bizler de yönetilmeyi çok iyi biliyoruz. Adeta ezilmek, sömürülmek, iktidara boyun eğmek ve tahakküm altına alınmak genlerimize işlemiş. İsyan mı, direniş mi, mücadele mi? Onlar da ne demek. Halkı oluşturan milyonların kaçı bu eğilimlere sahip, çok az, neredeyse hiç. Bu yüzden de bizleri yönetmek, yönetme sanatının inceliklerini bilenler için çok kolay.

Karakök Otonomu olarak, neden biz de direnme sanatının inceliklerini geliştirmiyoruz diye soruyoruz. Aklın, yaratıcılığın, mizah ve kararlılıkla buluştuğu bir eksende sisteme karşı koyabilir, onu sorgulayabilir hatta kapitalist dünya sisteminin “karakökünü alabilir”, yani onu tümden ortadan kaldırabiliriz. Bu çok fantastik gibi gelen fikirler bugüne kadar tüm ülkelerde yüz milyonlarca insanın hayallerini süsledi; bugünden sonra da bizlerin hayallerini süslememesi, yaşadığımız modern toplumların sunduğu olanaklarla zenginleşen direniş metotlarıyla gelişmemesi ve gerçekleşmemesi için hiçbir neden yok. Her şey hayal etmekle başlıyor: iktidarın, tahakkümün, baskının, sömürünün, ayrımcılığın hetürünün ortadan kalktığı bir özgür toplum hayaliyle. Bu hayalin gerçekleşmesi, insanlığın 21. yy.a kadar var olan deneyimi gösterdi ki, devletler aracılığıyla olamaz. Hiçbir devlet özgür bir toplum doğuramaz, çünkü devletin kendisi, ayrıcalıklar, hiyerarşi ve sömürüyü içermek ve yeniden üretmek zorundadır. İktidarın olduğu yerde özgürlük olamaz. Bu anlamda yepyeni kavramlar keşfetmemize gerek yok. Özgürlüğün adı hala anarşidir. Özgür bireylerin ve toplulukların, grupların gönüllü bir aradalığı ile kurulacak olan bir anarşist toplumu hayal ediyoruz. Geçmişin, Türkiye’deki ve tüm dünyadaki direniş gelenekleri kadar içinde bulunduğumuz çağdaş toplumun iletişim ve sosyalleşme imkânlarını da dikkate alan, onlar üzerinde şekillenen, toplumsal idealleri ve hedefleri olan bir anarşizmden esinleniyoruz. Bireyin özgürlüğü bizce ancak toplumun özgürlüğüyle mümkündür. Bireysel dünyalarımız, farklı olduğumuz, özel olduğumuz sanıları aslında sistemin bizleri tüketim kobaylarına çevirdiği mekanizmaların, medyanın uydurduğu bir yanılsamadır. Hayır, hiç de farklı değilsin, senin gibi binlerce insan var. Senin kaygıların herkesin kaygıları… Senin gibi özel olduğunu sanan o kadar çok insan var ki, bir okyanus oluşturuyoruz… Bizi bu hücrelerin içinde hapsediyorlar. Şu metaforu bir düşünün, sayısız cam fanusun içinde üst üste yığılmış insanlar, gönüllü olarak böyle bir fanusun içinde bir ömür geçirmek ister miydiniz? Peki bizlerin gündelik yaşamlarının bundan ne farkı var: evlerde, iş yerlerinde, hücre benzeri sosyal tuzaklarımızın içinde sıkışıp kalmış tutsaklarız. Zincirlerimizi kıralım, bizi her geçen gün daha da dijitalleştiren sistemin karakökünü alalım!

Anarşist ideallerle başlattığımız Karakök Otonomu sürecinde, Türkiye’nin genelinde anarşistler arasında bir iletişim, paylaşım ve dayanışma eksikliği olduğunu da gördük. Birçok arkadaş, kendi otonomları içinde çok önemli çalışmalar ve özgün işler ortaya koyuyor. Fakat bu çalışmaların birbiriyle ilişkilendiği, güçlerimizin birleştiği, farklılıkları rengimiz olarak korurken ortak bir duruş da yakaladığımız bir esnek örgütlenmeye ihtiyacımız var. Toplumsal dayanışmaya, beraber mücadeleye inanan anarşist arkadaşlarımızı, kendi farklılıklarımızı diğer anarşistlere anlatabileceğimiz, aramızda diyalog kuracağımız, ortak sorunlara karşı ortak çözümler geliştireceğimiz ve güçlerimizi çoğulcu bir tarzda birleştirebileceğimiz bir Anarşist Cephe örmeye çağırıyoruz. Bugün birçok anarşist birey, grup ve otonom iletişim için yüzlerini birbirine dönmüştür. Artık bizce bu sürece hız vermenin zamanı geldi. Kendi otonomlarımızı ve düşünsel farklılıklarımızı tabii ki koruyarak, ortak anarşist fikirler adına, ortak iş yapmak üzere hep beraber Anarşist Cephe’nin kara bayrağı altında buluşabiliriz.

Bu öneri çerçevesinde tüm anarşist çevrelerle görüşmeye ve iletişim kurmaya açığız. Kapitalizmin dünyayı sürüklediği sosyal, siyasal, kültürel ve ekolojik krizlerin çözümsüz olduğu, global bir felakete doğru gittiği açıktır. Bugün bunu sadece biz değil, düzenin sözcüleri de söylüyor. Kapitalizmin yarını yok, bu açık. Ya insanlık, insanlığın bir yarını olacak mı? Bu bizlere bağlı. Toplumu oluşturan küçük atomlar olarak, attığımız her adımda sistemi yeniden üretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bir de bunun tam tersini, sistem için problem olmayı, tekere çomak sokmayı, yani kapitalizmin karakökünü almayı (bizim “terminoloji”mizle bir anarşist devrimi) denesek… Bu elbette ki uzun vadeli bir süreç. Devrim her an ve her yerde, özellikle de gündelik yaşamlarımızı devrimcileştirerek yaşanacaktır. Karakök Otonomu, içe kapanmaktan değil dışa açılmaktan ve sosyalleşmekten yanadır. Özgür bir dünya ve özgür bir toplum için hayallerimizin buluştuğu bir Cephe’de, beraber adım atmalı, beraber yürümeliyiz.

 

 

 

 

 



>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz