SAYI 11 / 03 HAZİRAN 2004

 

BRUGGE'DE BİR HAFTA SONU

Lale Ak



Hangi zamanlarda insan bir yerlere gidip gezmek için fırsat yaratır? Uyum katsayısı ne zaman ve nasıl motive eder insanı? Neden doğaçlama yapılan son dakika planların, karşılaşmaların, tanışmaların hepsi çok güzeldir?

Doğallığında geliiştiği, tüm gerilimlerden uzak kalarak, paylaşımın en olumlu ve uyumlu tarafını ortaya çıkardığı için...

Bu büyük görünen sözler, geçtiğimiz küçük hafta sonunda Brugge'de yaşananlardan dolayı...

5 kızdık: Altın Kızlar. Türev'in deyimi ile çabuk üreyen bir parti: AKP. Hemen değiştirdik adımızı. Golden Girls Party: GGP.

Hollanda'dan Belçika karayollarına geçişteki o acınası fark her zaman dikkatimizi çeker: Asfalt kötüleşir, eski sınırın orası savaş alanını canlandırır...Ama keyiften olsa gerek, bu sefer laz fıkraları ile geçti o
ara...Bilenler bilir ekip arkadaşlarının önemini.

Brugge Ortaçağ'dan kalma bir şehir. Binaların mimari yapısı, şehir düzenlemesi, arnavut kaldırımları, insana sadece tek bir his veriyor: Mutluluk.

Otelimizi bulduk, önündeki kanalda kuğuların yüzdüğü,1553 yılından kalma ama iyi restore edilmiş, bir ortaçağ şatosu.

Odalar, tahta kirişlerle, ve açıldığında zaman içinden bol püsküllü bir tuvalet elbise çıkacakmış izlenimi veren dolaplarla dolu. Romantik, sessiz, keyifli. Sanki birazdan aşağıda kralın davetlisi olarak baloya katılacakmış hissi. Üzerimizde sadece kotlar var ama, olsun. Hayal değil mi bu?

Midye ve patatesli öğle yemeği bizi dağıtmaya yetti. Bu ülkeye girdiğiniz andan itibaren daha kaliteli, zevkli bir kademeye yükseliyorsunuz.

Yemekler daha güzel, insanlar daha şık, dükkanlar daha hoş. Sonrasında yaptığımız fayton turu, bu ufacık şehrin manastırlarını, kıyıda köşede kalmış yemyeşil bahçelerini, küçük kanallarını gösterdi bize.

En güzel tarafı sokak arası ve yemek sırası sohbetleri. Kendimizi çoğu zaman 'siyaset meydanı'nda tartışan iki profesörün arasında buluyoruz. Tarih, politika, müzik. Tüm bunlar bana gene 'benim bu ülkede ne işim var sorusunun ardından, benim böyle insanların yanında bulunmaya ve daha çok şey öğrenmeye ihtiyacım var!, gibi yanıtlar yankılanıyor zihnimde.

Harika bir gece. Dışarıda, katedralin önüne kurulmuş ve dekora gerek kalmayacak kadar güzel ışık oyunları yapılan bir sahne ve Mozart'ın Büyülü sesi: La Nozze di Figaro. Donuyoruz, çünkü iki basireti bağlanmış, harita ve yön canavarı Lale ve Özlem oteli bulup kalın bir şeyler almayı beceremediler. Üşüdük, ama gene de çok keyif aldık. Ahh hele o kont!

İşte bir kronos daha. Sohbetin, sevginin ve en önemlisi hayranlığa
varan saygının yaşandığı, bu dünyadaki tüm güzelliklerin etrafımızda bulunan insanların güzelliklerinden kaynaklandığının ispatı bir hafta sonu daha.



(Fotoğraflar: Lale Ak)






.