Hangi zamanlarda insan bir yerlere gidip gezmek
için fırsat yaratır? Uyum katsayısı ne zaman ve nasıl motive eder
insanı? Neden doğaçlama yapılan son dakika planların, karşılaşmaların,
tanışmaların hepsi çok güzeldir?
Doğallığında geliiştiği, tüm gerilimlerden uzak
kalarak, paylaşımın en olumlu ve uyumlu tarafını ortaya çıkardığı
için...
Bu büyük görünen sözler, geçtiğimiz küçük hafta
sonunda Brugge'de yaşananlardan dolayı...
5 kızdık: Altın Kızlar. Türev'in deyimi ile çabuk
üreyen bir parti: AKP. Hemen değiştirdik adımızı. Golden Girls Party:
GGP.
Hollanda'dan Belçika karayollarına geçişteki o
acınası fark her zaman dikkatimizi çeker: Asfalt kötüleşir, eski
sınırın orası savaş alanını canlandırır...Ama keyiften olsa gerek,
bu sefer laz fıkraları ile geçti o
ara...Bilenler bilir ekip arkadaşlarının önemini.
Brugge Ortaçağ'dan kalma bir şehir. Binaların mimari
yapısı, şehir düzenlemesi, arnavut kaldırımları, insana sadece tek
bir his veriyor: Mutluluk.
Otelimizi bulduk, önündeki kanalda kuğuların yüzdüğü,1553
yılından kalma ama iyi restore edilmiş, bir ortaçağ şatosu.
Odalar, tahta kirişlerle, ve açıldığında zaman içinden bol püsküllü
bir tuvalet elbise çıkacakmış izlenimi veren dolaplarla dolu. Romantik,
sessiz, keyifli. Sanki birazdan aşağıda kralın davetlisi olarak
baloya katılacakmış hissi. Üzerimizde sadece kotlar var ama, olsun.
Hayal değil mi bu?
Midye ve patatesli öğle yemeği bizi dağıtmaya yetti.
Bu ülkeye girdiğiniz andan itibaren daha kaliteli, zevkli bir kademeye
yükseliyorsunuz.
Yemekler daha güzel, insanlar daha şık, dükkanlar
daha hoş. Sonrasında yaptığımız fayton turu, bu ufacık şehrin manastırlarını,
kıyıda köşede kalmış yemyeşil bahçelerini, küçük kanallarını gösterdi
bize.
En güzel tarafı sokak arası ve yemek sırası sohbetleri.
Kendimizi çoğu zaman 'siyaset meydanı'nda tartışan iki profesörün
arasında buluyoruz. Tarih, politika, müzik. Tüm bunlar bana gene
'benim bu ülkede ne işim var sorusunun ardından, benim böyle insanların
yanında bulunmaya ve daha çok şey öğrenmeye ihtiyacım var!, gibi
yanıtlar yankılanıyor zihnimde.
Harika bir gece. Dışarıda, katedralin önüne kurulmuş
ve dekora gerek kalmayacak kadar güzel ışık oyunları yapılan bir
sahne ve Mozart'ın Büyülü sesi: La Nozze di Figaro. Donuyoruz, çünkü
iki basireti bağlanmış, harita ve yön canavarı Lale ve Özlem oteli
bulup kalın bir şeyler almayı beceremediler. Üşüdük, ama gene de
çok keyif aldık. Ahh hele o kont!
İşte bir kronos daha. Sohbetin, sevginin
ve en önemlisi hayranlığa
varan saygının yaşandığı, bu dünyadaki tüm güzelliklerin etrafımızda
bulunan insanların güzelliklerinden kaynaklandığının ispatı bir
hafta sonu daha.