Bizim çoğunlukla Eskimo olarak bildiğimiz
İnuitler Kanada’nın yerli halklarındandır. Kuzeyinden
güneyine Batı Avrupalılar tarafından talan edilen Amerika kıtasının
diğer kızılderili halkları gibi onlar da neredeyse yok olma noktasına
gelmiştir.
Kızılderililerde isim çok önemlidir. Bir insan adıyla uyum içinde
olmalıdır. Bebeklere doğumdan sonra hareketleri gözlemlenerek uygun
bir isim verilir. Zamanla eğer bu kişi adına uyumsuz hale gelirse
adı da değişir. Yani Çılgın At, Oturan Boğa olabilir.
İnuitlerin Kanada’ya bağlı özerk devletlerinin adı Nunavut.
6 bin 200 nüfuslu başkentleri ise Iqualit. İnuitler, insanı isminin
tanımladığına inanıyorlar. Tabiatı yaşayan bir varlık olarak düşünen,
her canlı ve cansızın ruh sahibi olduğuna inanan İnuitlerin dilinde,
'kurt' (Amaruq), 'martı' (Nauja), 'kuzgun' (Tulugaq) çok yaygın isimler.
'Fok' ve 'rengeyiği' de öyle. Yeni doğan bebeklere insan vücudundan
da isimler verilirmiş, 'güçlü kol' anlamına gelen Taliriktug gibi.
İnuit geleneklerinde, Kanada hükümeti için oldukça kafa karıştırıcı
olan inanış ise, ölülerin ruhlarının yaşadığı. İnuitler yeni doğanlara
atalarının isimlerini de veriyor ve bebeklerinin ismini taşıdığı atanın
ruhunu taşıdığına inanıyor. Bu yüzden ilk misyonerler, bazı erkeklerin
neden büyükanneleri, bazı kadınların neden amca ve dayılarının ismini
taşıdığını, küçük bir çocuğun babasına neden 'oğlum' dediğini, bir
büyükbabanın torununa neden 'benim tatlı anacığım' dediğini hiç anlamamış.
Onları alamaktan uzak anlayış, devletin bürokratları ve sayım memurları
insanlara 1920'lerde İnuitlerin yeni bir kimliğe sahip olması kararlaştırılmış
'Eskimo numarası' denen E-36, E-37 gibi numaralar dağıtmış. Köpeklere
takılan künyelere benzer künyelere kazınan bu numaraların sürekli
taşınması istenmiş. Şamanizmin kökünü kazımak için kurulan kiliseler
yüzünden birçok kişi Hıristiyan isimleri almak zorunda da kalmış.
Kanada, 1970'te soyadı projesini başlatmış. Soyadı alanlar numaralardan
kurtulmuş, ama bu kez de hatalı yazım sorunları çıkmış. Ve bugünlere
gelinmiş. Bugün ise davalar, kısacası isim mücadelesi sürmekte.
Biz kendi derdimize yanalım şimdi. Malumunuz İnuitlerin başına gelenler
bizim için bir masal değil, yaşanan bir gerçeklik. Hemen aklınıza
Kürtlerin çocuklarına Kürtçe isim koyma konusu gelebilir, ancak arada
hiç gündeme gelmeyen konular da var. Örneğin Türkiye sınırları içinde
doğmuş olan Süryaniler’in neredeyse tamamının adı Türkçe’de yaygın
olarak bilinen isimlerdir, Süryanice değildir. Bu durum bazı Yahudiler
ve Ermeniler için de geçerlidir. Bu konuda ise onların mücadele verecek
güçlerinin olmadığı kesin.
Aslında bu anlamsız anlayıştan sadece azınlıklar değil Türkler de
zarar görmektedir. Onlar da zaman zaman çocuklarına isim koyarken
nüfus memurlarıyla gerilmektedirler.
Azınlıklara karşı baskı, şiddet ve işkenceyi birçok devlet geçmişte
uygulamaktan kaçınmadı, Kanada gibi bazı devletler de bugün günah
çıkarmaktalar.
Biz yine yanalım işte kendi derdimize: Türkiye Cumhuriyeti niçin kendi
azınlıklarımıza karşı günah çıkarmaz?