SANATIN SIRLARI
Ezoterik Düşünceler ve İmgeleri Üzerine

Dr.Kubilay Akman




İnsanoğlu, bir ayağı somut yaşamın somut mevzuları ve alanlarındayken, bir ayağıyla da gizemli topraklar üzerinde yer alır. Gündelik yaşamların yeniden-üretimi sürecine, gizemden ve sırdan azade reel yaşamlara rağmen, on binlerce yıldır süren ezoterik gelenekler, gizemli bilgiler ve söylemler bugünün modern dünyasına ulaşmıştır. Modern olan aslında ne kadar "modern"dir, moderniteye içkin başka gizemler ve "karanlık" bölgeler yok mudur, bu ayrı bir tartışmanın konusudur. Toplumsal hayat, anlam katmanları halinde tezahür eden metinler gibidir ve bizler onu durduğumuz yere, baktığımız açıya göre yorumlarız. Metin yorumlamak dendiğinde akla ilk gelen ekol ise Hermenötik (Yorumbilgisi) ekolüdür ve Gadamer'in temellendirdiği bu yaklaşım dahi etimolojik olarak bakıldığında Antik Yunanlıların Mısır'dan devraldıkları Tanrı Hermes inancına kadar uzanır.

Hermetizmde, simyacılıkta, çeşitli ezoterik geleneklerde ve düşünce tarihinin bugün belki adını bilmediğimiz, ama mutlaka etkilerine maruz kaldığımız birçok ekolünde bir tür "evrensel bilgi"ye inanılmış, kâinatın sırlarına vakıf bir "bilgelik"ten feyiz alınmıştır. Toplumlar, hiçbir bilgiyi mutlak anlamda saklayamazlar. Bir yönü ile saklı olan başka bir yönden, başka kanallarla ifade edilmektedir. Burada kriptoloji devreye girer. Gizli düşüncelerin, henüz yeterince olgunlaşmadığı düşünülen kulaklara göre olmayan görüşlerin anlatımı şifreli imgeler, semboller ve ezoterik göstergelerle gerçekleşir. Mısır'ın Ölüler Kitabı'ndan Hermetizmin zümrüt tabletlerine; hiyerogliflerden, William Blake'in sanatına ve hatta günlük yaşamımızda kullandığımız çeşitli nesnelerin tasarımlarına kadar birçok yerde sırlar tam anlamıyla açığa vurulmasa bile, onların gölgeleri ağırlığını büyük oranda hissettirir.

Sanat, bugüne dek gizemden ve mistisizmden büyük oranda beslenmiştir. Sanatçılar bazen ezoterik toplulukların üyesi olmuş, orada gerçekleşen mistik deneyimlerini imgelerle ifade etmişlerdir. Ezoterik çağrışımı olan yapıtlar, ayrıca bu topluluklar için göstergeler üzerinden kurulmuş bir haritayla iletişim kurmaları yönünden önemli bir hizmet yerine getirmiştir.

Yakın zamanlarda toplumun ilgi gösterdiği farklı alanlardan yapıtlara baktığımızda, gizemli konularla ilgili çalışmaların önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Da Vinci Şifresi'ni hatırlayalım, sadece roman değil, film de büyük bir ticari başarı elde etti. Üstelik bununla sınırlı kalmadı, romanın ve filmin konu aldığı sanat eserleri, mimari eserler ve müze (Louvre Müzesi) yoğun bir izleyici akınına uğradı. Louvre, Da Vinci Şifresi fanları için özel turlar düzenledi. Gizemin cazibesi ile gerçeğin ve kurgunun sınırları iç içe geçti. Da Vinci Şifresi örneği, sanatta ezoterizmin ne kadar önemli bir yeri olduğunun altını sadece Leonardo da Vinci örneğinde değil, modern sanatçı Jean Cocteau bağlamında da satır arasında vurguluyordu. Sanatçılar, yapıtlarıyla olduğu kadar yaşamlarıyla da zaman zaman mistik bir yöne doğru ilerlemiş, bu yöndeki deneyimlerini imgelerine yansıtmıştırlar.

Bugün elimizde, sanatın ezoterik boyutlarına dair eşsiz zengin bir miras bulunuyor. Bu mirasta sadece tanıdığımız sanatçıların değil, aynı zamanda bugün adlarını bilmediğimiz ama dün onların temsil ettiği ve bugün başka ellerde taşınan "bilgelik" sayesinde bir anlamda yaşamaya devam eden anonim sanatçıların büyük bir payı vardır. O bilgelik, o özenle saklanan evrensel bilgi ve sırlar neydi? Bu konuda her geleneğin ayrı yanıtları var, ama o yanıtlarda çoğu zaman ortak bir taraf bulunuyor. Simya örneğinde, açıktan görünen "altın" üretmek gibi görünse de, burada altının reel anlamda bir maden ve bu bağlamda servet elde etme hedefi mi, yoksa daha derin bir bilgiye vakıf olma amacının bir metaforu mu olduğu tartışmalıdır.

O çok saklanan sırlar ne olursa olsun, Zodyak'tan evreni oluşturan elementlere, zümrüt tabletlerden, Felsefe Taşı'ndan simyanın uygulamalarına kadar çok geniş bir eksende ortaya koyulmuş olan yapıtlar dünya sanat tarihinin çarpıcı bir yüzüne işaret ederler. İnisiyasyonların perdesi ardında makrokozmos ve mikrokozmos için söylenenler, görsel sanatlarda ifadesini bulur. Bir zamanlar, özenle meraklı gözlerden saklanmış, kimselerin görmediği bu resimlere, gravürlere, illüstrasyonlara, desenlere bugün bakmak heyecan vericidir. Sanat izleyicisinin heyecanı daha çok estetik bir coşku olsa da, eseri yaratanın ezoterik heyecanını paylaşmasa da sanat kendi sırlarıyla izleyiciyi cezbetmeye devam eder. Bu yapıtlarda sanatın ve ezoterizmin sırları iç içe geçer, gölgeler birbirine karışır ve insanlığın binlerce yıllık düşünsel soluğu estetik bir boyutta kendini var etmeyi sürdürür.